Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!
Amerikalı yazar Jack London kimdir? Yaşam öyküsünü sizler için kaleme aldık.
12 Ocak 1876 ‘ da San Francisco ‘ da doğmuştur.
ABD’li gazeteci ve roman yazarı. Vahşetin Çağrısı, Martin Eden, Demir Ökçe, Beyaz Diş ve Deniz Kurdu başta olmak üzere elliden fazla kitabın yazarı olan Jack London, Dünya ticari dergi romanının öncüsü ve yazarlıktan yüksek gelir elde etme başarısını amaçlayan ilk Amerikalılardandır.
Jack London’ın annesi Flora Wellman, spiritüalist bir müzik öğretmeniydi. Tahminen Jack’in babası olduğu düşünülen William Chaney ise astrologdu. San Francisco Chronicle gazetesinin 4 Haziran 1875 tarihli yayınında çıkan bir habere göre Flora Wellman; Chaney’nin bebeğin aldırılmasını istediğini, fakat onun bu talebi reddettiğini öne sürmüştür.
Bunun üzerine Flora kendisini vurmaya kalksa da ciddi bir yara almamış, ardından geçici olarak akli dengesini yitirmiştir. Doğumdan sonra bebeğin bakımı eski bir köle olan Virginia Prentiss’e verilir. Buna bağlı olarak Prentiss, London’ın hayatındaki başlıca anne imgesi olarak kalacaktır. Aynı yılın sonlarına doğru Flora Wellman, Amerikan İç Savaşı gazisi John London ile evlenince -sonradan Jack olarak anılacak- bebek John da onlarla birlikte yaşamaya başladı.
Doğduğu ev 1906 San Fransisko depremi sırasında çıkan yangında tamamen yandı ve bunu belirtmek için1953 yılında Kaliforniya Tarih Derneği tarafından bir tabela koyuldu. London ailesi işçi sınıfından geliyor olsa da aslında Jack London’ın ileride yazdıklarında iddia ettiği kadar yoksul değillerdi.
Jack London, özellikle yerel kütüphanede kitap okuyarak kendi kendisini eğitmiştir. 1885’te, Ouida’nın eğitimsiz bir İtalyan köylü çocuğunun opera bestecisi olarak ün kazanmasını anlatan romanı Signa’yı okudu. Bu romandaki karakter onun edebiyat alanındaki kendi hedeflerine ulaşması açısından prototipi olacaktı.
1886’da Oakland Yerel Kütüphanesi’nin sempatik kütüphanecisi Ina Coolbrith’ı (sonraları Kaliforniya’nın ilk prestijli şairlerinden ve San Fransisco edebiyat topluluğunun önemli bir şahsı olmuştur) keşfetmesi Jack London için önemli bir gelişme olmuştur.
London 1889 yılında Hickmott konserve fabrikasında günde 12-18 saat çalışmaya başladı. Bu ağır iş koşullarından kurtulmak için siyahi sütannesi Virginia Prentiss’den borç para alarak French Frank adındaki bir istiridye korsanından Razzle-Dazzle adlı şalopayı satın aldı. Böylelikle o da bir istiridye korsanı oluyordu. John Barleycorn’da French Frank’ın metresi Mamie’yi kaçırdığından söz edilir. Birkaç ay sonra yelkenlisi tamir edilemeyecek düzeyde zarar gördü. Bu olaydan sonra safını değiştirerek Kaliforniya Balık Devriyesi’nin bir üyesi oldu.
Serserilik ve denizcilik deneyimlerinden sonra Oakland’a döndü ve Oakland Lisesi’ne kaydoldu. Burada Aegis isimli okul dergisine birkaç yazısıyla katkıda bulunmuştur. Bu yazılardan yayınlanan ilk eseri “Japon Kıyılarında Tayfun”, denizcilik deneyimlerinin bir meyvesidir.
Jack London umutsuzca Berkeley Üniversitesi’ne katılmayı istedi ve 1896 yılında yoğun bir yaz dönemi ders çalışmasından sonra başardı; fakat maddi zorluklar yüzünden 1897 yılında ayrılmak zorunda kaldı ve bu yüzden hiçbir zaman diploması olmadı. Öte yandan Kingman’a göre Jack’in üniversitedeki öğrenci yayınlarında yazısı olduğuna dair hiçbir kayıt yoktur.
25 Temmuz 1897’de London, kayınbiraderi James Shepard ile Klondayk Altın Avı’na (Klondike Gold Rush) katılmak üzere denizlere açıldı. İlk başarılı öykülerini de burada yazacak olan London için Klondayk dönemi sağlığı açısından pek de iyi gitmedi. Klondayk’taki diğer birçok kişi gibi o da gıda eksikliğinden iskorbüt hastalığına yakalandı. Bu hastalık dişetlerinin şişmesine ve ardından dört ön dişini kaybetmesine neden oldu.
Aynı dönemde karın ve bacak kaslarındaki ağrılar da ona ıstırap veriyordu. Neyse ki “Dawson City’nin ermişi” peder William Judge, ona ve onun gibi çeşitli hastalıklarla boğuşan birçok insana barınacak yer, yemek ve ilaç temin etti. London’ın sağlığı bu sayede düzeldi ve belki de bir cizvit papazı tarafından hayatı kurtarılmış oldu. London, Klondayk’ın tüm güçlüklerine karşın hayatta kalmayı başardı. Bu çabası onun en iyi eserlerinden sayılan Ateş Yakmak adlı kitabını yazmasına esin kaynağı olmuştur.
Dawson’daki ev sahibi Bond ailesiydi. Marshall ve Louis; Yale ve Stanford’dan mezun maden mühendisleri, onların babası Hiram Bond ise şirket avukatlığının yanında zengin bir altın yatırımcısıydı. Bondlar, başta Hiram olmak üzere, aktif birer cumhuriyetçiydiler.
Jack Oakland’ı iş etiğine bağlı bir sosyal vicdan ve sosyalist eğilimler sahibi biri olarak terk etti ve sosyalizmin aktif bir destekçisi haline dönüştü. Ayrıca çalışma derdinden kurtulabilmenin tek çıkar yolunun eğitim alıp “beynini satmak” olduğu sonucuna vardı. Yaşamı boyunca yazmayı bir meslek, yoksulluktan çıkış yolu olarak benimsemiş, zenginliği mağlup etmenin vasıtası olduğunu ummuştur.
1898’de Oakland’a döndüğünde ciddi olarak yazdıklarını bastırma işine atıldı. Bu çabası “Martin Eden” adlı romanında akıllara kazınacak bir biçimde anlatılmaktadır. Yayımlanan ilk öyküsü “Yoldaki Adam”dı. Bu öyküsü için “Overland Monthly” ona yalnızca 5$ teklif edince Jack London yazarlık kariyerini sonlandırmanın eşiğine gelmişti. “The Black Cat”, “A Thousand Deaths” adlı öyküsünü kabul ederek -bir öyküsü için aldığı ilk para olan- 40$’lık ödemeyi yapınca kendi cümleleriyle, “literally and literarily I was saved” yani “harfi harfine ve edebi olarak kurtarılmıştı”.
Jack London yazarlık kariyerindeki zamanlama konusunda şanslıydı. Tam da düşük maliyetli dergi üretimini mümkün kılan yeni basım teknolojilerinin döneminde başlamıştı. Bu durum geniş kitleleri hedefleyen popüler dergilerin patlamasına ve büyük bir kısa öykü pazarının oluşmasına sonuçlandı. 1900’lerde yazarlıktan 2.500$ kazandı, bu miktar günümüzün parasıyla 75.000$’a eşdeğerdir. Kariyeri yolunda gidiyordu.
Dergilere sattığı çalışmalar arasında aynı öykünün iki ayrı basımı olan “Batarde” ya da “Diable” olarak bilinen bir kısa öykü de vardı. Zalim bir Fransız asıllı Kanadalı köpeğini vahşileştirir. Köpek intikam için onu öldürür. London, bir köpeği kötülüğün simgesi olarak gösterdiği için eleştirilmiştir. O da eleştirilere karşı adamın hareketlerinin hayvanın davranışının asıl sebebi olduğunu dile getirmiş bunu da bir diğer kısa öyküsünde göstermiştir.
Saturday Evening Post için yazdığı “Vahşetin Çağrısı” adlı bu öykü Santa Clara vadisindeki bir arazide başlar ve Buck adındaki St.Bernard-çoban köpeği kırması bir köpek üzerine kuruludur. Aslında açılış sahnesi Bond çiftliğinin bir tarifidir ve Buck da Dawson’da ev sahipleri tarafından ödünç verilen bir köpeğe dayanmaktadır. London, Marshall Bond’u California’da ziyaret etti, 1901’de San Fransisco’daki bir politik konferansta tekrar karşılaştılar.
Şair George Sterling ile Oakland’ın Lake Merritt bölgesinde kiralık villasında yaşarken tanışan London ve Sterling zamanla birbirlerinin en iyi arkadaşı oldular. 1902’de Sterling London’a California Piedmont’daki kendi evinin yakınlarında bir ev bulması konusunda yardımcı oldu. London, mektuplarında karga burnu ve klasik karakteri nedeniyle Sterling’e “Greek” diye hitap etmiştir ve bunları “Wolf” adıyla imzalamıştır. Sonradan London Sterling’i; otobiyografik eseri Martin Eden’de Russ Brissenden karakteriyle, “Ay Vadisi”nde ise Mark Hall karakteriyle betimleyecekti.
Daha sonraki yaşamında London geniş kapsamlı şahsi kütüphanesine kendini adadı.London 15.000 ciltlik bu kütüphaneye “Benim Ticaret Araçlarım” derdi.”
Jack London 7 Nisan 1900’de, Kurdun Oğlunun yayınlandığı gün, Bess Maddern ile evlendi. Bess birkaç yıldır arkadaş çevresinin bir parçası olmuştu. Stasz’e göre “Her ikisi de açıkça evliliklerinin aşktan yoksun olduğunu söylemekteydiler, fakat evliliklerinin sağlıklı meyvelerini verecek olan arkadaşlıkları ve birbirlerine olan inançlarıydı.” Kingman’a göre de: “Birlikte rahatlardı… Jack, Bessie’ye ona aşık olmadığını açıklamıştır fakat başarılı bir evlilik yapabilecek kadar onu sevmiştir.”
24 Temmuz 1903’te Jack London, Bessie’ye ayrılmak istediğini söyledi ve evden taşındı. 1904 yılı boyunca boşanma şartlarını görüştüler ve 11 Kasım’da karara bağlandı.
1904 yılında Maddern’den boşandıktan sonra, 1905’te Charmian Kittredge ile ikinci evliliğini yapmıştır. Biyografi yazarı Russ Kingman, London’un ikinci eşi Charmian’ı şöyle tanımlar: “Jack’in ruh eşi, her zaman her konuda onun tarafındadır; mükemmel bir çift!”.
Çocuk sahibi olmak istedilerse de bebeklerinden biri doğum sırasında öldü ötekinin hamileliği de düşükle sonuçlandı.
1906’da “Collier’s Weekly” dergisinde 1906 San Fransisco depremi üzerine görgü tanıklığı raporu yayımlandı. Jack’in, çocukları yanan evlerinden çıkartarak 1000’den fazla yaşamı kurtardığı söylenir.
1910’da Jack London 26.000$’a California Glen Ellen’da Sonoma Dağının doğu yamacında 4 km²’lik bir çiftlik satın aldı. “Eşimin yanında, çiftlik bana dünyanın en güzel şeyi olarak gözüküyor.” der, çiftliğin başarılı bir ticari girişim olmasını isterdi. Yazarlık her zaman için London’a göre ticari bir girişimken şimdilerde ise anlamını tamamen yitirdi; “Bana ait olan Beauty Ranchten başka bir amaç için yazmam. Muhteşem mülküme bir ya da iki dönüm eklemek dışında bir amaçla kitap yazmam.” 1910’dan sonraki edebi eserleri daha çok ticari amaçlıydı. Çiftliğe kazanç sağlama ihtiyacıyla yazılmışlardı. Joan London, “Çok az sayıda eleştirmen onun eserlerini ciddi olarak inceleme gereği hissediyordu ki Jack’in artık çaba göstermediği ortadaydı.” diye yazmıştır.
Çiftlik birçok yönden büyük bir fiyaskoydu. Stasz gibi iyimser yorumcular onun projelerini potansiyel olarak uygulanabilir görmüşlerdir ve başarısızlığı kötü şansa ya da döneminin ilerisinde olduğuna bağlamışlardır. Oysaki Kevin Starr gibi kötümser tarihçiler onun kötü bir yönetici olduğunu, başka endişelerinden etkilendiğini ve alkolik olmasından zarar gördüğünü iddia etmektedir. Starr, London’ın 1910 ile 1916 arasında yılda altı ay çiftliğinden uzakta olduğunu belirtir ve “Yönetsel gücün gösterişini sevdi, bunaltan ayrıntılara dikkat etme konusunu değil… London’ın çalışanları onun büyük bir çiftlik sahibi zengin bir kişi rolünü oynaması çabasıyla alay ediyorlardı.” diye yazar.
Çiftlik şu anda koruma altında olup Jack London Milli Parkı içindedir.
Jack London kariyeri boyunca defalarca intihalden suçlandı. Saldırıya açıktı, sırf dikkat çekici ve başarılı bir yazar olmasından değil çalışma yöntemleri nedeniyle de. Elwyn Hoffman’a yazdığı bir mektupta “ifade etme icat etmekten daha kolaydır.” demiştir. Sinclair Lewis’ten öykü ve roman için taslaklar satın almıştır.Ayrıca öykü oluşturmak için gazete küpürlerindeki olayları kullanmıştır.
Egerton R. Young “Vahşetin Çağrısı”nın kendi kitabı “Northland’daki Köpeklerim”den alındığını iddia etmiştir. Jack London yanıt olarak onun kitabını kaynak olarak kullandığını kabul etmiş ve Young’a bir teşekkür mektubu yazdığını ileri sürmüştür.
The New York World’ün 1906 yılında yayınladığı “ölümcül benzerlik” isimli makalede, Jack London’ın “Love of Life” isimli kısa hikâyesinin 18 pasajını, Augustus Biddle’ın kurgusal olman düzyasısı ve J. K. Macdonald’ın “Gece Yarısının Güneşi Diyarında Kayıp” isimli yazılarıyla adım adım karşılaştırmıştır. London’ın Biddle’ın hikâyesini yeniden düzenlediği kanıtlandıktan sonra London da ilgili eserlerden esinlendiğini kabul etmiştir.
En ciddi suçlama, Jack London’ın dünyaca ünlü Demir Ökçe romanının “ Piskopos’un Gördüğü Hayalet” isimli 7. Bölümü hakkında ortaya atılmıştır. Bu bölüm, Frank Harris’in 1901 yılında yayınlanan “ Londra Piskoposu ve Halk Ahlâkı” isimli ironik denemesinin birebir kopyasıdır. Bu olaydan dolayı öfkelenen Harris, kitabın telif haklarından 1/60 oranında hisse talep etti. Jack London bu konuda inatçıydı ve kitabının yeni baskısını ilgili bölümü kırparak yayınladı. Sonraları ise bu bölümün gerçek Londra Piskoposunun gerçek bir konuşması olduğuna inanıldı. Joan London ise bu savunmayı “gerçeklerden uzak” olarak yorumladı.
Jack London’ın ölümü tartışmalara yol açmıştır. Pek çok eski kaynakta intihar olarak anlatılmıştır. Çok acı çektiği ve morfin aldığı biliniyordu, kazayla aşırıdoz olmasıda ihtimaller dahilindedir.
En ünlü romanları Vahşetin Çağrısı, Beyaz Diş, Deniz Kurdu, The Iron Heel ve Martin Eden’dir.
A Son of the Snow (1902)
Children of the Frost (1902)
Vahşetin Çağrısı (1903)
The Kempton-Wace Letters (1903) Published anonymously, co-authored by Jack London and Anna Strunsky.
Deniz Kurdu (1904)
The Game (1905)
Beyaz Diş (1906)
Ademden Önce (1907)
Demir Ökçe (1908)
Martin Eden (1909)
Yanan Gün Işığı (1910)
Adventure (1911)
The Scarlet Plague (1912)
The Abysmal Brute (1913)
Ay Vadisi (1913)
The Mutiny of the Elsinore (1914)
The Star Rover (1915, published in England under the title The Jacket)
The Little Lady of the Big House (1916)
Jerry of the Islands (1917)
Michael, Brother of Jerry (1917)
Hearts of Three (1920, novelization by Jack London of a movie script by Charles Goddard)
The Assassination Bureau, Ltd (1963, half-completed by Jack London; completed by Robert Fish)
Kaynak: Haberler
Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio
3D tasarım ajansı
Bir cevap yazın