Bir ayna arayışı

Merjam Yazar: Merjam 9 Eylül 2020

Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!

Yeterince aynalanmayan, büyüklenmeci kendilik aşamasında gelişimi duran kişiler, beden imgeleri de negatifse, estetik merkezlerinden, estetik cerrahların ofislerinden ayrılmayan biri olabilir “Bu hâlimle görülmedim, öyleyse daha güzel olayım ki görüleyim.”

Bir ayna arayışı

 

Gergin biten bir grup terapisi seansından çıkmıştım. Tedavi ekibi servis kurallarına uymayan bir hastayı uyarmıştı. Kendisi de servis kurallarına uymayan başka bir hasta bu duruma öfkelenmiş ve tedavisini bırakmak istiyordu. Ailesinden aldığımız bilgilere göre tedavisini bırakmak isteyen bu hasta, yaklaşık on beş yıldır doktorlara gidiyor, ancak tedavileri yarım bırakıyormuş. Ne dermatologlara, ne psikiyatristlere, ne cerrahlara gitmiş, adını bilmediği ne ilaçlar kullanmış ama hiçbiri derdine derman olamamış. Şu saçlarındaki boşlukların verdiği rahatsızlıktan kurtulamamış. Grup psikoterapileri ve bireysel terapileri devam ederken hasta, servis içinde karşılaştığı sorunlara hemen çözüm istiyor ve tedavi ekibinden aşırı ilgi bekliyordu. Grup içinde sürekli başını önüne eğiyor, kimseyle iletişim kurmuyordu. Çoğu kez, grup bitiminde yanıma gelip yıllardır annesine sorduğu soruyu soruyordu: “Saçımda seyrelme var mı?”

 

 

Boşluklar

 

On yedi yaşındayken sabahlara kadar aynaya baktığını, saçında azalma olup olmadığını sürekli kontrol ettiğini, başının ön tarafındaki açıklıklar fark edilmesin diye genelde saçlarını uzattığını, bir dönem saç protezi de kullandığını, bedeninde en değer verdiği şeyin saçı olduğunu söylüyordu. Başının önünde seyrelmiş saçlarını “Boşluklar” diye tanımlıyordu. Bu boşlukların sürekli gözünün önüne geldiğini, babasını mezara koyarken de, cinsel ilişkiye girerken de bunu anımsadığını, herkesin kendisine baktığını düşündüğü için insanların gözüne bakamadığını, otobüse binmekte zorlandığını söylüyordu. Kilosu normal sınırlarda olmasına rağmen kendini şişman buluyor, aynaya bakınca kendini beğenmediğini ifade ediyordu. Saçını başka insanların saçları ile kıyasladığını, kendi kendine “Onun saçı benden daha çok açılmış ya /da daha az açılmış” şeklinde yorumlar yaptığını, ailedeki hiçbir erkekte saç dökülmesinin olmadığını, biraz da bu yüzden bunu kafasına taktığını söylüyordu.

 

Beden dismorfik bozukluğu olan bu hasta, eleştiri ve olumsuz duygu dışavurumlarını reddedilme gibi yaşantılıyordu, ilişkilerdeki olumsuz duygulara tahammül edemiyor, saçı ile ilgili herhangi bir ifade günlerce onun canını sıkmaya yetiyordu.

 

Aslında normal görünmesine karşın bozukluk olduğunu düşündüğü beden bölgesine dair aşırı değerlendirilmiş düşünceleri vardı. Saçlardaki hafif seyrekleşmeyi, kellik; kelliği, yetersiz erkeklik gibi algılıyordu. Beden dismorfik bozukluğu diyoruz bu aşırı obsessif uğraşlara… 32 yaşında olmasına karşın tepkileri olgunlaşmamış, basit, püerildi, beden imgesi, benlik ve özdeşimde sorunları vardı. Tabii ikincil kazançları da vardı; genellikle sorumluluk ve görevden kaçma şeklinde. Annesiyle yaşıyor ve çalışmıyordu.

 

 

Aynalama

 

Bir bozukluk olmasa da, özellikle ergenlik döneminde beden parçalarına dair aşırı uğraşlar çok görülmektedir. Ergenlik döneminde, henüz kendini bulamamış, kim olduğunu oturtamamış çağda, ötekilerin ne dediği önemli olur. Aynı dönem yaşlanırken de görülebilir. Her iki dönem de, bedenin değiştiği dönüştüğü dönemdir. Aynalar önünde çok vakit geçirilir. Ayna hem gerçek hem metaforik anlamıyla önemlidir. Çocukken yeterince aynalanmamış insanlar, ergenlikte bir umut tekrar aynalardan medet umar, son durak da yaşlılık öncesi ayna önü…

 

Toplumda fiziksel güzellikle ilgili gerçekçi olmayan ölçülerin benimsenmesinin, fiziksel mükemmelliğe ulaşmak için gündemdeki modeller, oyuncular ve şarkıcılar tarafından plastik cerrahinin yaygın olarak kullanılmasının ve bu tutumların toplumda kabul görmesinin, kimileri için bedeninden rahatsızlıklarını belirgin hâle getirdiği, kimileri için de hastalığı kolaylaştırdığı söylenebilir. Elbette belirgin bir deformasyon için plastik cerrahiden yararlanmak mümkün ancak, konumuz deformitenin olmadığı durumlarda büyük bir problem var gibi algılayan kişiler ve tüketim toplumunun sunduğu güzellik idolleri gibi olmak için kendinden vazgeçenler.

 

İşte burada beden imgesi, kendilik değeri, onaylanma ve aynalanma söz edeceğimiz önemli psikolojik kavramlar.

 

Güzel, hayatın kendi kutsanmış çehresini örten peçeyi kaldırmasıyla görülen hayattır.

Oysa hayat da peçe de sizsiniz…

Güzel, bir aynadan kendini seyreden sonsuzluktur.

Oysa sonsuzluk da ayna da sizsiniz.

                                 Halil Cibran

 

Kendilik oluşumunda, kendilik nesnesi olarak görev yapacak birincil bakım veren ebeveynler önemlidir. Kendilik nesnesini en sade şekliyle, öznenin desteğini almaya çalıştığı nesne olarak tanımlayabiliriz. Kendilik nesnesinin işlevleri yatıştırma, fiziksel ve duygusal sıcaklığın sağlanması ve temel narsisistik gereksinimlerin karşılanmasıdır. ilk narsistik gereksinim aynalanmadır.

 

“Aynalanma” kavramı, kendilik kuramcısı Heinz Kohut’un temel kavramlarından biridir. Kohut’a göre tüm çocuklar primer narsisttir. Sağlıklı yetişebilmeleri için çocukluk döneminde kendisinin mükemmel ve sevilebilir olduğuna, onaylandığına dair aynalanmaya ihtiyaçları vardır. Çocuğun büyüklenmeci kendiliği, temel bakımı veren annesi tarafından desteklenir, onaylanırken, kimi engellenmeler de yaşar. Makul düzeyde yaşayacağı bu engellenmeler, kırılmalar çocuğa gerçek dünyaya dair mesajlar verirken bir yandan da kırılmaları sarıp onarmaya çalışan bir annenin varlığı dünyayı güvenli algılamasını sağlar. Primer narsistik dönemi hakkıyla geçen çocuk, kendilik nesnesi işlevlerini içsel bir yapıya dönüştürür. Yani annesinden öğrendiği dil, söz, hareket, baş etme becerilerini kendisinin becerileri hâline getirir. “Evet canım çok güzel koştun. Ayağın takıldı düştün, olur öyle şeyler. Evet canın yandı, birazdan geçecek ve tekrar koşacaksın…” diyen annesi gibi kendisini sakinleştirir. Böylelikle ilerde narsisistik gerilimleriyle baş etme ve kendi kendini yatıştırma becerisi kazanır. Kazanılan bu içyapı, özerk bir kendiliği ve annenden ayrışabilmeyi sağlayacaktır.

 

Bunun olabilmesi için, yeterince iyi bakım veren, çocuğun ihtiyaçlarını hisseden, ona uygun pozisyon alan bir annenin olması gerekir. Görmezden gelen, kendi ıstırabıyla boğuşan, gereksinimi karşılamayan anne kadar, kendi narsisistik ihtiyacı ile çocuğu gerçekdışı biçimde şişiren, en muhteşem ilan eden, engellenmesine izin vermeyen anne de yeterli aynalanmayı yapmamış demektir.

 

Eğer çocuk ebeveyn tarafından desteklenmezse, uygun biçimde aynalanmazsa, engellenmeler travmatik yaşantılara dönüşmüşse gelişimsel duraklamaya sebep olur. Ve ömür boyu birincil aynalanma ihtiyacını kapatmaya çalışır. Her ortamda kendisinin fark edilmesi için, görünür olmak için, kısacası varoluşunu öncelikle kendisine ispat için uğraşır durur. Her yerde her şeyi başaracağını iddia eden, diğerlerinden onay ve aferin bekleyen, muhteşemliğinin görülmesi için didinip duran çocuk olarak hayatına devam eder. Bu kişiler kendi kendilerine sağlayamadıkları kendilik nesnesi işlevlerini hep dışarıdaki insanlarda ya da bazen insan dışı nesnelerde arayacak; aynalanma, hayran olunma ihtiyacını ötekiler aracılığıyla karşılamaya çalışacaktır.

 

 

Ben Sevilebilir Biri miyim?

 

Sekonder narsisistik yapıya evrimleşen çocuk, her şeye gücünün yetmediğini fark etmiştir. Kendisinden daha güçlü olduğuna inandığı, hayran olduğu, kaynaşmak istediği, idealize kendilik imgesini oluşturan tüm güçlü bir ebeveyn imajına ihtiyacı vardır… Kendi gücü yettiğince eyleyecek, yetmediğinde seçtiği figüre güvenecektir. “Baba sen muhteşemsin değil mi, kocamansın, her şeye gücün yeter, beni korursun?” Bu baba figürü fiziksel ya da duygusal olarak çocuğun ulaşamayacağı kadar uzaksa, çocuğun güven ihtiyacını karşılayacak yeterlilikte değilse, çocuğa yıkıcı, hasar verici davranıyorsa, uzaktan izlenen fanteziler kurduran bir figür olur. Çocuk hayatı boyunca idealize edeceği bir nesne arar, güçlü olduğunu sandığı figürleri takip eder, onlar gibi olmaya çalışır.

 

Yeterince aynalanmayan, büyüklenmeci kendilik aşamasında gelişimi duran kişiler, beden imgeleri de negatifse, estetik merkezlerinin, estetik cerrahların ofislerinden ayrılmayan biri olabilir. “Bu hâlimle görülmedim, öyleyse daha güzel olayım ki görüleyim.” Oysa birincil aynalanma ihtiyacı, bu güzel olma hâlinden bağımsızdır. Ne kadar estetik yaptırırsa yaptırsın, birincil aynalanma yaşantısını gerçek anlamda yaşamadıkça bu eksik dolmayacaktır. Belki iyileştirici, sağlıklı bir aşk, belki doğru yapılmış bir psikoterapi bu aynalanma ihtiyacını karşılayabilir. Sürekli estetik yaptıranlarda, ne yaptırsa ve ne kadar beğeni alsa da kendini bir türlü güzel bulmayanlarda bu primer aynalanma gereksinimi karşılanmamış demektir. Yukarda sözünü ettiğim hastanın annesi de kaygı bozukluğu nedeniyle psikiyatrik tedavi gören, eşiyle sürekli sorun yaşayan, beş çocuklu ve çocuklarına yetemediğini söyleyen bir anneydi. Çocuk annesini çoğunca hasta ve mutsuz hatırlıyordu. Sürekli annesine yönelttiği “Saçım seyrelmiş mi?” sorusunda, “Anne beni görüyor musun?” , “Ne görüyorsun? Bana da gösterir misin?”, “ Ben sevilebilir biri miyim?” soruları gizliydi.

 

 

Beden İmgesi

 

Beden imgesi, kişinin kendi bedeni hakkındaki düşüncelerini, duygularını ve algılarını ifade eden bir kavramdır. İnsanların kendi bedenleri ile ilgili değerlendirmeleri, gerçekte olanla uyum göstermeyebilir. Örneğin; vücut ağırlığı normal olan bir kişi kendisini şişman olarak algılayabilir ve zayıflamak için çeşitli girişimlerde bulunabilir. Beden imgesi ile bedenin gerçek durumu arasında belli bir tutarlılık olması, kişinin bedeniyle barışık ve ondan memnun olması, kişinin olumlu beden imgesine sahip olduğunu göstermektedir. İnsanların beden imgesi, hem onun ruh sağlığını etkileyen hem de ondan etkilenen bir kavramdır.

 

Beden imgesi, benlik saygısı ile yakından ilişkilidir; benlik saygısı düşük olan bireyler daha olumsuz beden imgesine sahiptirler. Beden imgesinin kişinin özellikle ergen dönemlerinde özgüveninin gelişmesinde önemi vardır. Benlik saygısı ise en genel anlamıyla, bireyin kendisi hakkında değerli ve önemli olmakla ilgili duyumu ya da kişinin kendisini sevmesi, ödüllendirmesi, takdir etmesi, onaylaması, değerli bulması ile ilgili bir kavramdır. Özellikle ergenliğe geçiş yıllarında benlikle ilgili tanımlamaların yoğun biçimde fiziksel görünümle ilgili olduğu görülmektedir. Beden imgesinin tamamını kişi kendisi şekillendirmez. Çevredeki insanlar, kültürün kabulleri etkili olmaktadır. Kişi bedeni ile ilgili olarak aileden, arkadaşlardan olumlu ya da olumsuz mesajlar alır. Bu geribildirimler ergenlikte oldukça önemliyken kişi olgunlaştıkça olumlu bir beden imgesi, sağlıklı bir kendilik oluşturduysa etkisi azalır. Benlik saygısını olumsuz etkileyen, ayrılık, aldatılma, travma gibi yaşam olaylarında, yaşlılık ve hastalıklar arttıkça etkisi değişebilir.

 

Kişi ailesi, sosyal çevresi ve medyadaki beden imgesi beklentilerine uygun fiziksel görünüme sahip olmadığı hissini yaşıyorsa olumsuz beden imgesinden söz edilir. Birçok insan medyadaki gerçekdışı ölçülerle karşılaştırdıklarında özellikle de güzellik ya da ünlülere benzeme konusunda bu duyguya kapılabilir. Olumsuz beden imgesine sahip insanlar aynaya baktıklarında kendilerini daha çirkin, vücutlarının parçalarını olduğundan daha büyük ya da daha küçük görebilirler.

 

 

Eksik Bir Erkek

 

İdeal ebeveyn imajlarını tamamlayamayan, ideal kendiliği oluşturacak ebeveyn figürü ile özdeşleşemeyen kişiler, bazen daha aşırı gider kendisinden başka bir ben yaratmak ister; sonu gelmez estetikler yaptırır. Elinde bir ünlünün fotoğrafıyla estetik cerrahlara gidip böyle olmak istiyorum diyenler, hayran olduğu film artistine yahut popüler kişisine benzemek için sayısız ameliyat geçirenler bilinmektedir. İdealize ettiği o kişi gibi olursa ancak tamlanacağını, güçlü olacağını, sevilir olacağını düşünürler.

 

Yukarıdaki örnekteki hasta da babasının kendisini sürekli aşağıladığını, bir işe yarar bulmadığını, kendisiyle oynamak, vakit geçirmek gibi bir durumunun olmadığını, ancak kızacak bir şeyler bulduğunu, başkalarının çocukları ve kardeşleriyle kıyasladığını, yıkıcı biçimde eleştirdiğini, zaten çoğu zaman eve içkili gelip hırgür çıkarıp kustuktan sonra uyuduğunu söylemişti. İdealize edeceği, güveneceği, kendisini güçlü hissettirecek bir ebeveyn figürü olmadığı açık… Düşük beden imgesinin simgesel görünümü olarak seçtiği beden bölgesi, babasıyla duygusal ve cinsel çatışmasının bilinçdışı yer değiştirmesini göstermekte. Erkeklik ve erkekliğin kaybı gibi ödipal dönem ait tınılar taşımakta. Hasta, rekabetten kaçınma, sorumluluk ve girişimcilik eksikliği gibi tüm başarısızlıklarını “Bedensel kusuruyla”, yani “Eksik bir erkek” oluşuyla açıklıyordu.

 

İnsan, varoluşunun gereği fark edilmek, görülmek ister; başkasında görülerek onda kendini görerek var olduğunu teyit eder. Fark edilmemek yoklukla eşdeğerdir ve bu yüzden çok acıdır. Bu aynalanma ihtiyacının, ideal kendilik ihtiyacının eksik ya da aşırılıklarının boyutu kişiden kişiye değişen, kişinin kullandığı savunma mekanizmaları ve yaşananların şiddeti ile hafiften ağır patolojilere uzanan yelpazede karşımıza çıkacaktır.

 

Yeterince aynalanmayan çocuk için kapitalizm yeni aynalar sunuyor. Sosyal medyada paylaşılan selfie’ler hem ayna hem de aynalanma ihtiyacının ürünleri. Selfie’lerde daha güzel görünmek için de umut kapısı var: Estetik merkezler ve cerrahi işlemler… Zira ne kadar çok “Like” alırsa o kadar görülmüş, o kadar değerli olmuş hissedecek, kendi muhteşem imgesini başkalarının gözünden izleyecektir. Bunu kendi başına yapamazsa, ideal olarak belirlediği figüre benzeyerek yapacaktır.

 

Televizyon, gazete veya magazin yoluyla sürekli mükemmel yüz ve vücutlar göz önüne serilmektedir. Fiziksel çekiciliği olan kişilerin daha şanslı olduğunu gösteren olay, durum ve kabuller, fiziksel çekiciliği, güzelliği, gençliği en önemli değerler sırasına koymuştur. Fiziksel çekicilik kişiye verilen önemi etkilediğinden beden imgesiyle ilgili kaygılar artmaktadır. Bu şanslı güzellik ve umut edilebilir estetik bedenlerin bombardımanı altında sadece ergenlerin değil, tükettikleri kadar var olduğunu düşünen önemli bir kesimin kafasında kusursuz kadın ve erkek imajları oluşmaktadır. Zira estetik pazarı, ciddi alıcısı olan bir tüketim arenası olmuş durumdadır. Tükettikçe düzene tutunabildiğini, değerli olduğunu, sevilebilme umudunu pazarlar.

 

Hira Selma KALKAN  – Psikiyatrist/Yazar

 

Etiketler:
Merjam

Merjam

  • Editörün Seçimi
  • En Çok Okunanlar

Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio