Babalık bir bilim olabilir mi?

admin Yazar: admin 10 Ekim 2020

Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!

“Baba olmak, çocuğun özünü beslemekle ilgili. Baba olmayı başaran kişi çocuğunu öyle bir besler ki bu çocuğun kendine güveni yüksek olur, kendi değerini bilir, ben yapabilirim duygusu yüksek olur ve kendini değerli ve sevilmeye layık görür.”

Babalık bir bilim olabilir mi?

 

 

Bir çocuğun hayatında annesinin ne kadar önemli bir yere sahip olduğunu bilim adamları kadar Ayşe teyzem de biliyor artık.

 

Peki ya babalar?

 

Yapılan son araştırmalar, babaların çocukları üzerinde annelerinden çok daha fazla etkiye sahip olabileceğini gösteriyor. Anne adayının hamileliğinden itibaren, her baba adayı da yavrusuna baba olmak ve babalık yapmak üzere biyolojik olarak hazırlanmış bulunuyor. Yani bir babanın rolü, aile kurumu içersinde, aslında bizim sandığımızdan çok daha önemli bir yere sahip.

 

Büşra ÇAKIR

 

Doğan Cüceloğlu “baba olmak” ve “Babalık yapmak” kavramlarını şöyle tanımlıyor:

 

“Baba olmak, çocuğun özünü beslemekle ilgili. Baba olmayı başaran kişi çocuğunu öyle bir besler ki bu çocuğun kendine güveni yüksek olur, kendi değerini bilir, ben yapabilirim duygusu yüksek olur ve kendini değerli ve sevilmeye layık görür. Babalık yapmak ise çocuğu toplumsal yaşama hazırlamakla ilgilidir. Toplumsal roller nelerdir, nerede, ne zaman, kiminle, nasıl ve ne kadar konuşulur. Meslek yaşamı nedir, hangi meslekler niçin vardır. Toplumda saygı değer, başı dik, alnı açık biri olabilmek için nelere dikkat edilmesi gerekir.” Peki, bu kavramların arka planında gerçekten buna hazır bir vücut var mıdır? Gelin birlikte bir göz atalım:

 

 

BABA OLMANIN BİYOLOJİSİ

 

Bilinenin aksine baba-bebek ilişkisi de henüz bebek anne rahmindeyken başlıyor. İngiltere’de yürütülen bir araştırmaya göre, bebekler anne rahmindeki 4. aylarından itibaren annelerini ve babalarını seslerinden ayırt edebiliyorlar. Araştırmaya alınan ailelerden önce annenin bebeğiyle konuşması isteniyor ve bebeğin kalp atışları kayıt ediliyor.

 

Daha sonra babadan “Baba olmak, çocuğun özünü beslemekle ilgili. Baba olmayı başaran kişi çocuğunu öyle bir besler ki bu çocuğun kendine güveni yüksek olur, kendi değerini bilir, ben yapabilirim duygusu yüksek olur ve kendini değerli ve sevilmeye layık görür.”  Büşra ÇAKIR 18 Babalık Bir Bilim Olabilir mi? bebeğiyle konuşması isteniyor ve yine bebeğin kalp atışları aynı şekilde kayıt ediliyor.

 

Edinilen sonuç şaşırtıcı: Anne bebeğiyle konuştuğunda 136 olan sayı, baba da 144’e yükseliyor. Yani bebek, babası konuştuğunda, annesinin konuşmasından çok daha fazla heyecanlanıyor, daha fazla tepki veriyor.

 

Anne adayının hamileliği ile birlikte vücudunda kimyasal ve fiziksel değişimlerin yaşanmaya başlandığı hepimiz için aşikâr. Fakat size bazı babaların da eşlerinin hamileliğiyle birlikte, vücutlarında bazı değişikliklere maruz kalmaya başladığını söyleyebilirim.

 

Couvade Sendromu’na göre eşleri hamile kalan bazı erkekler hormonal sebeplere bağlı olarak gebelik belirtileri gösterebilmektedir. Bunların başında mide bulantısı, kusma, tiksinme gibi durumlar yer alır. Süt hormonu olarak bilinen prolaktin anne adaylarında üretildiği gibi baba adaylarında da üretilmeye başlar. Bunu test etmek için araştırmaya katılan henüz baba olmuş ve eşinin hamileliği döneminde gebeliğin çeşitli belirtileri yaşamış olan 282 denek %55 oranında hamile eşiyle aynı belirtilere sahip olduğu saptanırken, doğum sonrası bebekleriyle ilgilendikten sonraki prolaktin seviyelerinde ise %20 oranında artış saptanmıştır. Yani bazı baba adayları içlerinde bir bebek taşımasalar bile belirtilerini taşıyabilirler. Peki, erkekler bu hormonu neden üretir?

 

Bu onlar için bir çeşit biyolojik bir “Baba Oluyorsun!” sinyali olabilir mi? Aslında üzerinde biraz düşününce yaratılışın, bebek ve baba ilişkisini sağlama almak gibi bir derdi olduğunu görmemek imkânsız.

 

Erkeklik hormonu olarak bilinen ve agresyonla doğru orantılı olarak ilişkili olan testesteron hormonunun, bir erkek çocuk sahibi olduğunda önemli oranda düştüğü tespit edilmiştir. Yani bir erkek kendini hâlâ maço sanıp o şekilde takılırken aslında çocuk sahibi olduktan sonra biyolojik olarak maço sayılamaz.

 

Artık bebeği için iyi bir baba olacak hassasiyete sahiptir. Henüz yeni çocuk sahip olmuş bir baba ile bekâr bir erkek testesteronu test etmek üzere araştırmaya alınıyor. Baba olan bireye oyuncak bir bebek veriliyor ve aile hakkında kısa bir sohbet yapılıyor. Bu sırada ayna arkasında bir gözlemci babanın oyuncak bebeğe olan davranışlarını gözlemliyor. Araştırmanın sonucuna göre baba olan erkek oyuncak bebeğe bile şefkatli, kollayıcı davranırken bekâr erkek onun oyuncak olduğunun farkından olan, mekanik davranışlar sergiliyor. Buna göre testesteron seviyesinin erkeklerde düşmesi şunu açıklıyor; erkeklerin biyolojik olarak doğuştan getirdikleri agresyon çocuk sahip olduklarında yerini sakinliğe bırakıyor. Bu da bir anlamda bebeklerin korunması, kollanması için erkeklere biyolojik bir hediye olarak görülebilir.

 

 

BABALIK YAPMANIN BİYOLOJİSİ

 

Erkekler, çocuk sahibi olduktan sonra testeron seviyesi zaman içerisinde yeniden yükselir. Neyse ki babalık yapma becerileri çoktan öğrenilmiş olur. Babalar, çocuklarıyla oynadıkları oyunlar, oynarken kullandıkları dil, kural koyma yöntemleriyle annelerden farklılaşmaktadırlar. Bizim toplumumuzda babalar genelde “korkulan ebeveyn” olarak rol alsa da genel olarak çocuklar babalarıyla vakit geçirmekten daha çok hoşlandıklarını belirtmektedirler.

 

Babaların çocuklarıyla oynamayı tercih ettikleri oyunlar çocukların bağımsızlık, cesaret, kurallara uyma, sınırları öğrenme gibi kavramları daha iyi öğrenip içselleştirmelerine olanak sağlarlar. Anneler duygusal yapı itibariyle daha naif oyunları tercih ederken, babaların daha sert, mücadele gerektiren oyunları tercih etmesi çocuğa yeni ufuklar kazandırır. Gücünü sağlıklı olarak gösterme, risk yönetimini öğrenme imkânı sağlar. Erkeklerin fiziksel yapı itibari ile de kadınlardan daha güçlü kas sistemine sahip olması yine çocuklarla oynanan oyunlarda kendini gösterir. Babanın çocuğunu kaldırarak, havaya zıplatarak oynadığı oyunlar çocuğa bağımsızlık olgusunu kazandırır.

 

Öte yandan babaların çocuklarıyla oynarken tercih ettikleri dil yine annelerin kullandığı dile göre farklılıklar gösterebilir. Bu anlamda ilk etapta babaların daha kaba bir dil kullandığını düşünebilirsiniz. Fakat babalar genel olarak aslında kaba değil daha spesifik kelimeler kullanabilmektedir. Örneğin, arabasıyla oynayan bir çocuğa babası onun modelini, dizaynını, motor sistemini anlatabilir, anne ise daha çok onun hızıyla ve rengiyle ilgilenebilir. Her ikisi de çocuğun dünyasına bambaşka renkler katar. Fakat yapılan araştırmalara göre, babasıyla etkin oyun oynayan çocuklar yaşıtlarına göre çok daha fazla kelime bilgisine sahiptir.

 

Çocuklarla yapılan bireysel görüşmelerde, babalarının onlarla annelerine göre daha az vakit geçirmesine rağmen, babalarını daha eğlenceli ve sevecen bulduğu görülmüştür. Kulağa pek adil gelmese de çocuklar için babaları “eğlenerek öğrenme” açısından ayrı bir yere sahiptir. Ayrıca çocuklarını tek başına büyütmek zorunda kalan bir babanın, çocuklarını yalnız büyüten bir anne kadar başarılı olduğu yapılan diğer araştırmalarla da ispatlanmıştır.

 

Babalık kavramının biyolojisine baktığımızda şunu söyleyebiliriz ki; bir bebeğin ana rahmine tutunmasıyla birlikte annelik sürecinin başlaması gibi aslında babalık süreci de başlar. Bizler toplumsal bazı gerçekliklerden sıyrılamadığımız için babayı her zaman ikinci plana atmak eğilimindeyiz. Hâlbuki baba olmak anne olmaktan ne daha geç ne daha erkendir. Aynı anda, aynı yolda beraberlerdir. Babalara düşen görev kendi biyolojilerini göz ardı etmeden çocuklarıyla çok daha fazla vakit geçirmektedir. Hepsi bu kadar.

Sevgili babalar! Sizler çocuğunuz daha doğmadan baba oldunuz bile.

 

Haydi, şimdi babalık zamanı!

 

Büşra ÇAKIR

Etiketler:
admin

admin

  • Editörün Seçimi
  • En Çok Okunanlar

Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio
3D tasarım ajansı