Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!
Bugün ayakkabı, daha ziyade moda ve estetik unsurları ile aktarılıyor olsa da, görsel yaşamın önemli
bir parçası olsa da aslında ilk doğduğunda güç, statü ve kimlik göstericisiydi. Yüzyıllar boyunca bedensel egonun uzantıları olan ayakkabılar bugün dahi biri hakkında öngörüde bulunmak adına hâlâ geçerli bir referans..
Ayakkabıların bir kişinin zevki ve kimliği, statüsü ve cinsiyeti hakkında çok şey ifade ettiği fikri, modernitenin bir icadı değil. Ayakkabılar yüzyıllardır kişinin karakteri, sosyal ve kültürel yeri, hatta cinsel tercihi hakkında ipuçları verdi. Psikolog Nicola Squicciarino buna “bedensel egonun uzantıları” diyor. Yani ayakkabılar sadece yürümemizi, gezinmemizi ve koşmamızı sağlayan basit giysilerden daha fazlası. Önde gelen belgesel fotoğrafçılarından İngiliz Janette Beckman 2019 yılında sanatseverlerle buluşturduğu “Shoes” (Ayakkabılar) sergisinde, “Aslında ayakkabıların işlevden çok kimlik ve ifade ile ilgisi var. Tüm parlak rugan deriler ve canlı süet tonları ile oluşturduğu modanın ötesinde kültür, politika ve ekonomi üzerindeki etkileri ile dikkate değerler” vurgusunu yapmıştı. Modanın en ikonik nesnelerinden birini düşünün; topuklu
ayakkabılar. Kökeni 15. yüzyıla uzanan bu yüksek topuklar, bugüne dek sayısız
kültürel yoruma maruz kaldı. Güç, erotizm
ve kırılganlık, kadının konumu kavramları üzerinden sayısız tartışmanın merkezinde
yer aldı. 1990’larda Amerika’daki kadın akademisyenler üzerinde bir araştırma yapan antropolog Ann Brydon, akademisyen kadınların erkeklerden aşağı görünme korkusu ile topuklu ayakkabıya şiddetle karşı
olduklarını ortaya koydu. Ancak bugün için işler daha farklı. Çoğu kadın, bu ayakkabıları estetik nedenler ya da erkekleri memnun etmek için değil, kendilerini daha iyi ve güçlü hissettirdikleri için giyiyor.
Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio
3D tasarım ajansı