Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!
Yazar kitabına Abd el Kader’in 16. Yüzyılda kahve için söylediği şu sözle başlıyor: “Hazırlanışı bir sanat, bu yüzden onu içişimiz de sanat olmalı.” Kitap, sekiz yüz yıl önce ilk kez ekildiği Yemen’in köylerinden günümüze kadar gelen bir fincan kahvenin tarihsel gelişimini araştırır
Çekirdeklerin Güzel Kokusu
Kahvenin tarihçesi, MS. 850 yılına dayanır ve Etiyopyalı bir sığırtmacın, güttüğü keçilerin bir meyveyi yedikten sonra canlanmalarını fark etmesiyle başlar. Kendisi de bu meyveyi denemeye karar verir. Kahveyi denedikten sonra acı tadını beğenmediği için hepsini ateşe atar. Kısa süre sonra etrafı kahvenin lezzetli aroması sarar, meraklı keşişler bu sefer kavrulmuş meyveyi demleyerek içecek haline getirirler. Kahvenin tadını çok beğenen insanlar, kahve tohumlarını dünyada yaygın hale getirirler. MS. 1000 yıllarında ise kahve Yemen’de üretilmeye başlanır.
Kahvenin İlk İçimi Nasıldı?
“İçilen ilk kahvelerin kati ve amertassa olması muhtemel; çünkü Etiyopyalılar çok eski zamanlardan beri kahvenin çekirdeklerini yeseler de kahvenin içilmesi çok eskilere dayanmıyor ve bulunan en eski kayıtlar da kahve içeceğinin yaprakların demlenmesiyle kahvenin hazırlandığını görüyoruz. Bazı bilim insanları kahvenin narkotik bir bitki olan katın yapraklarıyla demlendiğini iddia etmektedir. Ancak 1400’lü yılların başında Arap sufi, al- Dhabhani, Etiyopyalıların qahwa (kahve) kullandıklarını bizzat görmüştür. Bu da kahvenin sıvı olarak tüketildiğini gösteren bir kayıttı.”
Osmanlı’nın Kahve ile Tanışması
Doğuya doğru seferler sonrasında Yemen’de Osmanlılar kahveyle tanışır. 1517 yılında Kanuni Sultan Süleyman’ın Yemen Valisi Özdemir Paşa, lezzetine hayran kaldığı kahveyi İstanbul’a getirmiş ve sarayı kahveyle tanıştırmıştır. Türk kahvesini, sarayın görkemli salonlarında, kırk kişilik kadrolu kahveci ustaları sultana servis etmeye başlamıştır.
Kehribar Rengindeki İçecek
“Peki, Etiyopyalılar ne içiyorlardı? Büyük ihtimalle, kahve yapraklarını demleyerek yaptıklarını kısmen efsanevi Habeş çayını. Kavrulmamış çekirdekler ise daha sonra Güney Yemen’den Muha’da (Mocha) kullanılmıştır. Hazırlanışı da basit: Kurutulmuş yapraklar koyulaşana ve katrana benzer bir kıvam alana kadar düz bir tavada kavrulur. Sonra yapraklar ufalanır ve su, şeker ve bir tutam tuzla kısık ateşle demlenir. Pişme süresi yaklaşık on dakikadır. Ortaya çıkan kehribar rengi içeceğin tadı, lapsang souchong’a (Çinlilerin tütsülenmiş çayına) kıyasla hafif karamelli ve is kokuludur; ancak jelatinimsi kıvamı ve hem tatlı hem tuzlu olmasıyla daha karmaşık bir yapıdadır.”
Biliyor muydunuz?
İlk kahvehane 1550’lili yıllarda İstanbul Tahtakale’de açılmış kısa sürede kahvehaneler, insanların ilgisini çekmeye başlamıştır. Günün her saati kitap ve güzel yazıların okunduğu, edebiyat sohbetlerinin yapıldığı kahvehaneler ve kahve kültürü, dönemin sosyal hayatına damgasını vurur.
Kahve Müdavimleri
1750 yılında Batı Avrupa’nın büyük bir bölümü kahvehanelerle dolup taşmaya başlamıştır. Yazarların, bestecilerin ve aydın kesimin toplanma yeri olan kahvehanelerin müdavimleri arasında Voltaire, Balzac, Beethoven ve Mozart da yer alır.
Türk Kahvesi Tutkunları
“Türk kahvesi”, klasik müzikte de unutulmazlar arasına girmeyi başarmıştır. J.S. Bach, Kahve Kantatı’nı bir kahve tutkunu olduğu için bestelemiştir. Türklere sevgisiyle bilinen Fransız romancı Pierre Loti, kahveye ve İstanbul’a olan sevgisinden dolayı kahvehanelere sürekli gitmiştir. En sevdiği semt olan Eyüp’teki bir kahvehane bugün hala onun adıyla anılmaktadır. 17. Yüzyıl ve sonrasında Türk kahvesi tutkunu ünlü isimler arasında Victor Hugo, Alexandre Dumas, Moliere, Andre Gide ve Balzac da yer almaktadır.
Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio
3D tasarım ajansı