Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!
Psikolojik sorunlar deliliğin neresinde kalıyor?
Psikolojik sorunlar deliliğin neresinde kalıyor?
Olağan Psikopatlar
Kevin Dutton
Kevin Dutton, “Olağan Psikopatlar” kitabında psikopatlık ile ilgili öğelerin hepimizin doğasında var olduğunu ve içinde yaşadığımız dönemin ve eğilimlerin bizi psikopatlaştırdığını savunuyor. Ona göre psikopatlar, kendine aşırı güvenen, egosantrik, empati yoksunu, çabuk sinirlenen, ustalıkla yalan söyleyebilen, dürtüsel tepkileri olan ve soğuk kalpli insanlar. Dutton, modern insanın riskten kaçınma eğiliminin hastalık derecesinde olduğunu belirtmekle birlikte bu duygunun kaynağının ilkel dönemlerde yırtıcı hayvanlardan korunmak amaçlı geliştiğini ancak günümüzde bu derece bir riskin söz konusu olmadığını belirtiyor.
Bu konu biyologların iddiaları ile birleştirildiğinde ise atalarımızın yaşadığı çağlarda tehlikelere karşı aşırı ihtiyatlı olmanın bireyler açısından bir avantaj olduğu anlaşılıyor. Bugün dahi, kaygılı insanların tehlikeyi hissetme konusunda diğerlerinden daha başarılı olduğu gözlemlenmektedir. Ancak iyi bir özelliği aşırıya kaçırmış olmak, durumun klinik vaka boyutlarına ulaşmasına, modern dünyanın hastalığı haline gelen anksiyete bozukluğuna sebebiyet vermesi de durumun en basit örneklerinden.
Zihinsel bozuklukların, verdikleri sıkıntıların yanında ara sıra beklenmedik yararlar da sağlayabiliyor olmaları yeni bir fikir değil. Otizm ve şizofreni söz konusu olunca “Deha” ve “Delilik” kavramlarının bir arada olmasını yadırgamıyoruz artık. Benzer şekilde, artık klişe haline gelen, dahi ama acılar içindeki sanatçı tiplemesi de boşuna değildir. Birçok alanında usta ismin zihinsel hastalıklarla mücadele etmiş olması tesadüf olabilir mi? Bu konu özelinde yapılan araştırmalar hem şizofreniyle hem de yaratıcılıkla ilişkilendirilebilecek bir genetik polimorfizm keşfetmiş görünüyor
Tüm bunlarla birlikte Dutton, psikopat kelimesinin duyulduğunda ilk akla gelenin katiller, sapıklar, intihar bombacılarının aklımıza geldiğini ancak yapılan yeni araştırmalar neticesinde CEO’lar, avukatlar, cerrahlar, gazeteciler ve politikacılar arasında da psikopatlığın hayli olağan olduğunu belirtiyor. Çünkü aynı zamanda psikopatlar; dayanıklı, etrafta olup bitenin farkında, korkusuz, zihinsel açıdan sağlam, deneyime açık, pragmatik, odaklanabilen, enerjik, yaratıcı ve bağımsız kişilik özellikleri taşıyor.
Bu özelliklerin birçoğu günümüz toplumunda sıkça karşılaşabileceğimiz türden. Bu durumda Kevin Dutton haklı çıkıyor, bu özellikler ve psikopatlık riski hepimizde değişik ölçülerde var. Çevremizdeki insanlara psikolojik sorunları var ya da çok sağlıklı, çok başarılı demeden önce bir kere daha düşüneceğimiz, her gün televizyonda ya da gazetelerde gördüğümüz insanların anlamakta zorlandığımız taraflarına daha saydam yaklaşabileceğimiz bilgiler içeriyor.
Kevin Dutton, kitabında psikopatlık kavramına, psikopatlık hakkında yapılan araştırmalara, deneylere detaylı yer veriyor. Psikopat kavramının üzerinde durulmuş ve bu tanıma farklı bir bakış açısıyla yaklaşılmış. Psikopat olarak gördüğümüz veya psikopat olabilme ihtimalini hiç yakıştıramadığımız insanları daha yakından tanımayı sağlayacak nitelikte.
İnsanın Anlam Arayışı
Viktor E. Frankl
Varoluşçu terapinin, logoterapinin ve “Üçüncü Viyana Okulu”nun kurucusu olan Viktor E. Frankl, II. Dünya Savaşı sırasında, toplama kamplarında yaşadıklarını, kendi psikiyatrik öğretisi ışığında “İnsanın Anlam Arayışı” kitabıyla geniş kitlelere sunmuş. Dr. Frankl, kitabında logoterapiyi keşfetmesine yol açan kendi deneyimlerine yer veriyor. Babasını, annesini, erkek kardeşi ve karısını kaybettiği bu toplama kamplarında ona ait neredeyse her şey yok olmuştur. Her şeyini kaybeden, bütün değerleri yok edilen, açlığın, soğuğun ve acımasızlığın altında ezilen Dr. Frankl, nasıl oluyor da böyle bir yaşamı sürdürmeye devam ediyor. Böylesine olağandışı şeyleri kişisel olarak yaşayan bir psikiyatristin anlattıkları bu konuda dinlemeye değer.
Yazar, burada çeşitli nevroz türleri arasında ayrım yapmakta ve bazılarını, acı çeken kişinin, varoluşunda bir anlam ve sorumluluk duygusu bulmayı başaramayışına bağlamaktadır. Anlattıkları dürüst bir tınıya sahip çünkü aldatmaca olamayacak kadar derin deneyimlere dayanıyor. Dr. Frankl, toplama kamplarına ilişkin vahşeti sunarken bir yandan da logoterapi felsefesini tanıtıyor. Toplama kampındaki şartların insanların ayakları altındaki zemini nasıl hoyratça çekip aldığını, yaşama dair bütün hedeflerini nasıl yerle bir ettiğini gözler önüne seren Dr. Frankl, içinde yaşadığı şartlar ne kadar ürkütücü olursa olsun, bir hastada, yaşam karşısında sorumlu olduğu duygusunu nasıl uyandırabilirim sorusunun cevabını birlikte yaşadığı tutsaklarla yaptığı ortak terapi çalışmalarına ilişkin açıklamalarla sunuyor.
Çağımızın Nevrotik Kişiliği
Karen Horney
Toplum içerisinde yaşayan nevrotik kişinin onu bilfiil harekete geçiren çatışmaları, kaygıları, ıstırapları ve gerek başkaları gerekse kendisiyle olan ilişkilerindeki sıkıntılarıyla birlikte bir tasvir sunulmakta. Karen, özel olarak belirli bir nevroz türüyle ya da türlerini değil; günümüzde neredeyse tüm nevrotik kişilerinde şu ya da bu biçimde tekrarlayan karakter yapısına odaklanıyor. Mevcut çatışmalara ve nevrotik kişilerin bunları çözme girişimlerine, reel kaygıların ve bunlara karşı geliştirdikleri savunmaları vurguluyor
“Nevrotik güç arayışı önemsiz hissetme ya da görülme tehlikesine karşı bir koruma işlevi görür. Nevrotik, ne kadar zor olursa olsun her durumun üstesinden gelmesi gerektiğine ve derhal üstesinden gelmesi gerektiğine inanmasına neden olan katı ve irrasyonel bir güç ideali geliştirir.”
Bir Psikiyatristin Gizli Defteri
Gary Small-Gigi Vorgan
Zihinsel hastalığı olan ve kendine yardım alacak gücü bulanlara adanmış bu kitapta, betimlenen insanlar ve durumlar, gerçek hastaları ve onların duygusal mücadelelerini temel alıyor. Yazar, kitapta olayları kendi deneyimlediği gibi birinci ağızdan anlatıyor. Olaylar doktorların, hastaların ve ailelerin gizliliği korunması açısından özel bilgilerin çoğu değiştirilerek anlatılmış. Small, mesleğe başladığı günden itibaren karşılaştığı sorunları, deneyimleri, farklı insan profillerini gerçek hayat hikâyelerinden oluşan seçkilerle anlatırken ilgili kişilerin mahremiyetini korumak için bazı diyaloglar, mekânlar ve durumları değiştirerek sunuyor okuyucusuna. Kitaptaki bilgilerin yalnızca bilgi kaynağı olarak yazıldığını ve bu bilgilerin hiçbir şekilde okuyucunun tıbbi danışmanının öneri, karar ve yargılarının yerini alacak şekilde değerlendirilmemesi gerektiğini vurguluyor.
“Psikoterapinin temel ilkelerinden biri insanların duygularını dökmelerini sağlamaktır, eyleme değil. Sherry bu saatle çizgiyi aşmıştı. Terapide kesinlikle hediye kabul etmemek gibi genel bir kural vardır. Tavsiye almak için Lochton’ı aradım. O da bana saati geri vermemi ve hastanın hediye verme dürtüsünün altında neyin yattığını araştırmamı söyledi. Bunlar yalnızca onun aktarımının ifadeleriydi. Benimle hiçbir ilgisi yoktu. Kadının peşine düştüğü kişi aslında babasıydı.”
Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio
3D tasarım ajansı