Sıra dışı bir yaşam öyküsü: Frida Kahlo

Merjam Yazar: Merjam 13 Temmuz 2021

Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!

20. yüzyıl popüler kültür ikonu Frida Kahlo… Sanatının yanı sıra hayat hikâyesi, stili, ilişkileri, başından geçen talihsiz kaza her şey çok konuşuldu ve merak edildi. Frida Kahlo hakkında tüm merak edilenleri sizin için kaleme aldık.

Sıra dışı bir yaşam öyküsü: Frida Kahlo

Frida Kahlo, dünyaca ünlü Meksikalı ressamdır. Eşi de kendisi gibi dönemine damgasını vurmuş bir ressamdır. Frida Kahlo ile Diego Rivera resimlerinin yanı sıra çalkantılı aşklarıyla da çok konuşulmuştur. Frida Kahlo, Diego Rivera ile evlendiğinde Kahlo’nun ailesi ünlü ressamı “fil”, Kahlo’yu ise “güvercin” olarak nitelemişti. Rivera, yaşça büyük ünlü ressamdı; eski Mayaların duvar resmi geleneğini yeniden canlandırmış, yüzyıllar boyu sömürge baskısına maruz kalan yerli kökenli Meksikalı işçilerin eşitlik talebine canlı resimleriyle ses vermişti. Frida hem evlilik hayatı hem sanat hayatı hakkında hep çok merak edildi. İşte Frida’nın hikâyesinden kesitler…

Dünyaca ünlü Meksikalı ressam Frida Kahlo, genelde sadece Frida adıyla da anılır. Tam adı Magdalena Carmen Frida Kahlo Calderon’dur. 6 Temmuz 1907'de Meksiko şehrinin Coyoacán bölgesinde dünyaya gelen Frida Kahlo, 47 yıllık yaşamına ilginç bir hayat öyküsü sığdırdı. Sol görüşlülüğüyle tanınan Frida, doğum gününü Meksika Devrimi'nin gerçekleştiği 7 Temmuz 1910 günü olarak ilan etti. Yaşamının modern Meksika'nın doğuşuyla başlamış olmasını istedi.


Frida’nın acı ve ağrılarla geçen bir hikâyesi var. Bu çok küçük yaşına dayanıyor. Henüz 5 yaşında bir çocukken babasıyla çıktığı bir gezinti sırasında ayağı ağaç köklerine takıldı ve büyük bir acıyla yere düştü. Bu olaydan sonra geçirdiği çocuk felcinin ardından ona kalan; hafif topallayan çelimsiz bir bacaktı. Bacağı engelli kalan Frida'ya “Tahta Bacak Frida” lakabı takılmıştı. Frida, bu acı olayı şu sözlerle aktarmıştı; "Chapultec’teki düşüşümle, daha sonraları yaşadıklarım arasında ne tür bir bağlantı kurulabilir, bilmiyorum. Ama kesin olan bir şey varsa, o da acının bedenime ilk kez o gün girmiş olduğudur.”


Döneminin en iyi eğitimini veren Ulusal Hazırlık Okulu’nda okuyan Frida, sanat, edebiyat, felsefe gibi alanlara yönlendi. İlerde Meksika düşün yaşamının önemli isimleri olarak anılacak Alejandro Gomez Arias, Jose Gomez Robleda, Alfonso Villa ile okul arkadaşı oldu.


19 yaşındayken o dönemki erkek arkadaşı Alejandro Gomez ile birlikte bindiği otobüsten şemsiyesini unuttuğu için inip başka bir otobüse binince hayatı değişti. 17 Eylül 1925'te okuldan eve dönerken bindiği otobüsün tramvayla çarpışması sonucu çok kişinin öldüğü kazada, tramvayın demir çubuklarından birisi Frida’nın sol kalçasından girip leğen kemiğinden çıktı. Kazadan sonra tüm hayatı korseler, hastaneler ve doktorlar arasında geçen Frida; omurgası ve sağ bacağında dinmeyen bir acıyla yaşadı. Hayatı boyunca tam 32 kez ameliyat edildi ve çocuk felci nedeniyle sakat olan sağ bacağı 1954’te kangren yüzünden kesildi.


Kazadan bir ay sonra hastaneden çıkan Kahlo, ailesinin teşviki ile sıkıntı ve acıdan kaçmak için resim yapmaya başladı. Yatağının tavanındaki aynaya bakarak oto-portreler yaptı. İlk otoportresi, "Kadife Elbiseli Otoportre"'dir (1926).


1927 yılı sonunda yürümeye başlayan Frida, bu dönemde sanat ve politika çevreleri ile yakınlaşmaya başladı. Kübalı önder Julio Antonio Mella ve fotoğraf sanatçısı Tina Modotti ile tanışıp yakın arkadaş oldu. Birlikte, dönemin sanatçılarının davetlerine, sosyalistlerin tartışmalarına katılmaya başladılar. Frida Kahlo, 1929’da Meksika Komünist Partisi’ne üye oldu.


Resim çizmeye devam eden Kahlo aynı dönemde arkadaşı Tina Modotti aracılığıyla Meksikalı Michelangelo olarak anılan ünlü ressam Diego Rivera ile tanıştı ve ona resimlerini gösterdi. Frida, Ulusal Hazırlık Okulu’nda okuduğu sırada Rivera okula bir duvar resmi yapmak için gelmişti. Frida ise üç saat boyunca bu dev gibi adamın fırçasına bakmış, onu çıt çıkarmadan izlemişti. Ardından arkadaşlarına “Benim Rivera’dan bir çocuğum olacak demişti”... Aralarında romantik bir ilişki doğan iki ressam, 21 Ağustos 1929’da evlendi. Frida, Rivera'nın üçüncü eşi oldu. Evlilikleri, "fil ile güvercinin evliliğine" benzetildi.


Resim yapmaya geçirdiği kazanın izlerini hafifletmek için başlayan Frida, kısa süre sonra yeteneğini herkese kanıtlamıştı. Yaptığı resimleri göstermek için tanıştığı ünlü ressam Diego Rivera ile evlenmesi ise herkesi şaşırtmıştı.


Frida, ikinci otoportresini evlendiği yıl yaptı. Eser, 2000 yılında bir Amerikalı koleksiyoner tarafından 5 milyon dolara satın alındı. Rivera'nın Komünist Parti'den ihraç edilmesi üzerine Frida Kahlo da partiden ayrıldı. 1930’da eşiyle beraber ABD'ye gitti ve 1933’te Rivera aldığı duvar resmi siparişlerini bitirinceye kadar eşiyle birlikte orada yaşadı. Evliliklerinden iki yıl sonra düğün fotoğraflarından yola çıkarak "Frieda ve Diego Rivera" (1931) adlı tablosunu yaptı. San Fransisco Kadın Ressamlar Topluluğu yıllık sergisinde sergilenen bu eser, onun bir sergide yer alan ilk tablosu oldu.


Çiftin, fırtınalı bir evlilik yaşamları oldu. Sağlık sorunları nedeniyle bir çocuğunu aldıran ve art arda iki düşük yapan Frida, eşinin sadakatsizlikleri nedeniyle 1939 yılında ondan ayrıldı ama bir yıl sonra yeniden evlendiler ve Frida’nın çocukluğunu geçirdiği "Mavi Ev'e" yerleştiler. Frida bebek kayıplarını resimlerine de yansıttı.


Frida’nın Rus devriminin önde gelen isimlerinden Lev Troçki ile birlikteliği oldu. Troçki, Rivera’nın Meksika Cumhurbaşkanından aldığı özel izin ile 1937’de Meksika’ya gelmiş ve Frida’nın evine yerleşmişti. Aralarındaki ilişkiyi Troçki’nin eşinin fark etmesi üzerine Frida, Troçki’den ayrıldı. Troçki’ye düzenlenen suikastın ardından suikastçı ressam Siqueiros’un arkadaşı olması nedeniyle sorgulanan Frida, bir süre Meksika’dan ayrılmayı uygun buldu. O sırada ABD'de bulunan eski eşi Rivera’nın yanına gitti ve çift yeniden evlendi.


Sık sık sağlığı bozulan Frida, dayanılmaz acılarla başa çıkmak için bütün gücüyle resim yaptı. Yalnız ülkesinde değil, Amerika ve Fransa’da sergiler açmıştır. 1938’de New York’ta açtığı sergi ona büyük ün getirdi, 1939’daki Paris sergisi ile övgüler topladı. Sanat yaşamında, eşi ünlü ressam Diego Rivera’nın gerisinde kalmış gibi görünse de, gerçek bunun tam aksi. Diego’dan resim alanında bir şeyler öğrenmekten çok öğrettiği Diego dâhil herkesçe kabul ediliyor.


1943'te La Esmeralda adlı yeni bir sanat okulunda öğretim üyeliğine başlayan Frida, sağlık durumu kötüleşmesine rağmen ders vermeyi on yıl boyunca sürdürdü. Sağlık koşulları nedeniyle Mexico City'e gidemediğinden, derslerini evinde veriyordu. Öğrencilerine "Los Fridos" (Frida öğrencileri) denildi.


1948'de yeniden Meksika Komünist Partisi'ne katılmak için başvurdu ve başvurusu kabul edildi.Frida Kahlo’nun 143 resmi var; bunlardan 55 tanesi otoportre türünde. Yaşamının büyük bir bölümünü yatakta başının üstünde duran bir aynaya bakarak geçiren biri için normal bulunabilir ama bu portreler hiç de olağan değil. "Yalnızım. Kendimden daha iyi kimseyi tanımıyorum" diyordu Frida.


Frida Kahlo, 13 Temmuz 1954’te, akciğer ambolisi teşhisiyle son nefesini verdiğinde; arkasında bıraktığı son tablosu “Yaşasın Yaşam” isimli bir natürmorttu. Son sözleri ise, günlüğüne yazdığı şu cümleydi: “Çıkış yolunun güzel olacağını ve asla geri dönmeyeceğimi umarım.”


Cenazesi, ertesi gün yakıldı. Külleri, Mavi Ev'de muhafaza ediliyor. Mavi Ev, 1955'te Rivera tarafından devlete bağışlandı. Şimdi müze olan evde Frida'nın eşyaları sergileniyor. Frida Kahlo'nun hayatı 2002'de Frida ismi ile sinemaya aktarıldı ve bu filmde Kahlo'yu Salma Hayek oynadı. 2005'te hayatını konu alan The Life and Times Of Frida Kahlo adlı bir belgesel film çekildi.


Ünlü Fransız Jean-Paul Gaultier 1998 yılında bir defilesinde Kahlo stilini sergiledi. Bu defile, dünya basınında ve moda camiasında büyük yankı uyandırdı. Hayatını konu alan Frida Kahlo-Aşk ve Acı adlı kitap Raunda Jamis tarafından kaleme alındı, Türkçeye çevrildi. Kaynak:NTV


Merjam

Merjam

  • Editörün Seçimi
  • En Çok Okunanlar

Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio