Sadelik ve eşitlik estetiğinden moda ve gösteriş estetiğine

Merjam Yazar: Merjam 7 Eylül 2020

Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!

“Geçmişle bağların kopması, bugüne odaklanma” modanın her alanda yaygınlaşmasına neden olmuştur. Geleneğe, klasiğe, eşitlikçi duruşa, sosyal adalete dair daha büyük bir sözün ışığında değerlendirilmesi gereken meselelerdir bunlar.

Sadelik ve eşitlik estetiğinden moda ve gösteriş estetiğine

 

Kılık kıyafet, süslenme, moda gibi olguların toplumsal kökenleri ve etkileri sosyal bilimcilerin her zaman ilgisini çekmiştir. Gerek İslam dünyasındaki gerekse Batı’daki örtünme/giyim örüntüleri antropolojiden, etnolojiye, sosyolojiden iktisada, siyasetten teolojiye pek çok disiplinin inceleme konusu olmuştur. Sosyolojik açıdan konuya dair çeşitli kuram ve yaklaşımlar ortaya atılmıştır. Bunlardan biri modayı tabakalaşmayla yahut sınıflaşmayla ilişkilendirenlerin yaklaşımdır.

 

Simmel ve Veblen gibi kuramcılar modanın sınıf ayrımlarının bir fonksiyonu olduğunu belirtmiş ve onu, üst sınıfların kendilerini diğer sınıflardan ayırma çabalarının bir ifadesi olarak tanımlamışlardır. Örneğin Simmel, modayı bir yanıyla taklit ve benzeşmenin/eşitlemenin, bir yanıyla da ayrıştırmanın sosyal yollarından biri olarak ifade eder (1957: 541). Ona göre alt sınıflar üst sınıfları taklitederek o ayrışma çizgisini aşmaya çalışırlar ama bu beyhude bir çabadır zira üst sınıflar hemen kendilerini kitlelerden ayrıştıracak yeni bir stili benimseyiverirler. Kadınlar açısından durum daha da karmaşıktır. Moda, mesleklerine yahut unvanlarına bağlı bir sınıf pozisyonu elde etme imkânına sahip olamayan kadınlar açısından bu durumu telafi etmenin biricik yoludur (Simmel 1957: 551). Özellikle üst-sınıftan kadınlar, toplumsal hayata katılmanın bir yolunu buldukları zaman modaya ihtiyaçları kalmadığı için ondan uzaklaşmış; toplumsal koşulların katılaştığı dönemlerde abartılı giyim stilleriyle kendilerini ifade etmeye çalışmışlardır. Ama moda konusu, bu sayılanlarla sınırlı kalmayacak kadar kapsamlı süreçlere işaret etmektedir. Nitekim Simmel’e göre “Geçmişle bağların kopması”, “Bugüne odaklanılması” sadece giyim alanında değil her alanda modaları pekiştiren bir faktör olarak devreye girmektedir (1957: 548).

 

 

Üretim Karşılığı Olmayan Tüketim

 

Modanın yukarıdan aşağıya doğru yayıldığını düşünen bir diğer kuramcı olan Thorstein Veblen (1934), üretim sürecinde yer almayan ama artı-değere el koyan aylak sınıfların, toplumsal pozisyonlarını vurgulama çabası içinde tüketim yaptıklarından bahseder. Gösteriş tüketimi tüketimin ihtiyaçla bağlantısının koptuğu, üst toplumsal konumu vurgulamanın aracı hâline geldiği tüketim biçimlerine gönderme yapar. Bu, üretim karşılığı olmayan bir tüketimdir. Giyim söz konusu olduğunda gösteriş tüketimi, giyenin bedensel bir iş yapmadığını kanıtlamalıdır. Giysiler lüzumsuz derecede pahalı olmalı; aksesuarlar onu kullananın, beşerî ihtiyaçları karşılamaya dönük bir işe girişemeyeceğinin kanıtını oluşturmalıdır. Üst-sınıf kadın kıyafetleri, kadını yararlı bir iş yapamayacak hâle getirmesiyle nitelenir.

 

Veblen de üst-sınıf kadınların kendi adlarına “Yararlı” ve “Statü kazandırıcı” etkinliklerden dışlanmış ve kocalarının (hane halkının) para harcama kapasitesinin göstereni olmaya indirgenmiş olduklarından yakınır. Bu görüşlerini Kanada ve Amerika’nın Kuzey Pasifik kıyısı yerlileri olan Salish, Kwakuitl ve Tsimshian kabilelerinin potlaç geleneğine (maddi varlıkları karşılıksız olarak dağıtma hatta yok etme) de uygulamıştı (akt. Kottak 2014: 370). Ona göre potlaç, tıpkı modada gördüğümüze benzer akıl dışı bir itibar arayışı, göstermelik bir tüketim biçimiydi. Veblen’in potlaca dair bu analizinin yanlışlığı sonradan anlaşıldı. Zira ekolojik antropologlar potlacın modadakine benzer bir israf ve savurganlık olmadığını; bölgesel bolluk ve kıtlık dönemleriyle başa çıkmak için başvurulan bir uyum mekanizması olduğunu gösterdiler.

 

Bir köyde toplanan geçimlik fazlası, saygınlığa çevrilerek kıtlık yaşayan komşularla paylaşılıyordu. Bu, aslında modanın tam tersine sınıflaşmayı engelleyen, kabileler arasındaki sosyal mesafeyi azaltan bir uygulamaydı. “Bu sistemler, kaynakların zaman içindeki dağılım dengesizliklerini düzenlemeye yarıyordu.” (Kottak 2014: 373) Bu önemli hatasına rağmen Veblen’in gösteriş tüketimiyle moda arasında kurduğu bağlantı önemini sürdürdü. Bugün gelinen noktada, kitle iletişim araçlarının ve seri üretimin etkisiyle modanın kitleler tarafından takip edilmeye çalışılması, sınıflar arasındaki sınırların yeniden tahkimini ve salt ürün üzerinden değil söylem üzerinden de vurgulanmasını zorunlu kılıyor. Aynı ürün farklı sınıflara farklı söylemlerle pazarlanıyor.

 

Modayla ilgili bir diğer kuramsal yaklaşım ise, onun her zaman üst sınıflardan aşağıya doğru yayılmak durumunda olmadığını öne sürer. Modada alt-kültür etkisi ya da tavana tırmanma olarak adlandırılan bu yaklaşıma göre (Ertürk 2011: 13) “Toplumdaki azınlık gruplarından, gençlerden, müzik alt kültürlerinden yeni modaların geniş kitlelere yayılması” da söz konusu olabilmektedir. Ertürk, “Sokak tarzları” olarak adlandırılan bu tarzların, şehirli alt kültürler tarafından yaratılıp zamanla birçok akıma öncülük ettiğini belirtmektedir. Punk modasını ya da alt sınıflardan gelen rapçi müzisyenlerin örnekliklerini bu bağlamda zikretmek mümkündür. Demek ki modalar yukarıdan aşağıya yayılabildiği gibi bazı durumlarda aşağıdan yukarıya doğru da yayılabiliyor. En azından bazı yaklaşımlara göre…

 

Moda bağlamında zikredilebilecek bir diğer mesele de, bu döngülere sistemin içinden yönelen bazı eleştirilerin mevcudiyetidir. Yüksek kültüre karşı popüler kültür tartışmalarında izlediğimiz gibi. Popüler kültürün ideolojik tahakkümün bir aracı olduğunu ileri süren çatışma kuramcılarıyla buna karşı çıkanlar arasında bir tartışma mevcuttur. İkinci yaklaşım, bu tahakkümün halkın gündelik yaşam pratikleri içinde aşıldığını, yeniden içersenmeye dönük stratejilerle karşılaştığını ve yeniden direnme pratiklerinin içinde geliştiği bir bağlam oluşturduğunu öne sürmektedir. Örneğin Fiske (2012: 38), De Certeau’ya atfen halkın, popüler kültür ürünlerini tüketirken tümüyle belirlenmiş olduğu tezini reddeder. Ona göre dâhil etme (içine katma) ile direniş arasında daimi bir ilişki vardır. Kot pantolonu yırtmak bir direniş taktiği iken, yırtık kotu üretim sürecine dâhil etmek ve moda hâline getirmek bir içine katma stratejisidir.

 

Son tahlilde, Veblen, Simmel, de Certeau, Fisk ve diğerlerinin tartışmaları Batı içi, kapitalizm içi tartışmalar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu temel kabullerden hareketle İslam dünyasına bakacak olursak neler söyleyebiliriz?

 

 

İslami Moda

 

2000’li yılların ortalarına kadar moda, sınıflı Batı toplumlarına özgü bir mesele olarak algılanıyordu. 2012-2013 yıllarında “İslami moda”nın ortaya çıkması ve kıyafetini kamusal alanda sergilemesi beklenen yeni bir kadın imajını beslemesi nedeniyle modanın Müslüman camia açısından manası daha fazla sorgulanmaya başladı. İslami moda dergileri Huzur Sokağı gibi metinlerdeki yozlaşmış hayat tarzına sahip üst gelir grubu kadınların sorunu olarak tanımlanan modaya ve tüketime yeni bir bakışı hayatımıza dâhil ediyorlardı. Giyinmeyi bir değer dışlaşması olmaktan çıkartıp moda konusu hâline getiriyorlar; kombin kavramını öne çıkartıyorlar; kıyafetleri tek başına değil tüm parçalarıyla birlikte pazarlamaya sokuyorlardı. Her gün ve her etkinlik için ayrı bir kombin oluşturulmalı, kamusal alana her seferinde başka bir kıyafetle çıkılmalıydı. Sadece dergilerin kullandığı dili incelemek bile bu değişimi izlememize imkân verir. Geçmişte tesettür, mahremiyet, ayakları üzerinde duran ve dünyayı değiştirerek özneleşen kadın bağlamında kurgulanan dergi dili, bugün sınıfsal üstünlük kanıtının teşhirini önceler ve kadını Simmel ya da Veblen’in kastettiği manada nesneleştiren bir dile evrilmiştir. Giyimin meselesi gösterişli, dikkat çekici bir görünüm kazanmaktır. Şıklık, ihtişam, seçkinlik, aristokratlık, yıldız, parlak ve gözde olmak, fark yaratmak gibi kavramlar tekrar tekrar üst sınıf olma deneyimini yaşamanın önemini vurgulayacak şekilde kullanılır. (bkz. Erkilet 2018: 159-175) Moda sadece giyime değil hayatın tüm alanlarına aynı işlevle dâhil olmaktadır.

 

 

Gönüllü Asimilasyon

 

İslami literatüre göz attığımızda ise, Hz. Peygamber döneminde giyim meselesine tamamen farklı bir perspektiften yaklaşıldığını görüyoruz. Örneğin, O’nun döneminde farklı mekânlara ya da etkinliklere göre ayrı kıyafet seçimi söz konusu bile olmamıştır. İş ve ev kıyafetleri birbirinden ayrışmış değildir. (Güngör 2016: 66) Güngör’ün de belirttiği gibi, temizlik ve güzelliğe gösterilen hassasiyet her zaman muhafaza edilmiş; misafir ağırlama, düğün, bayram gibi özel zamanlarda Hz. Peygamber en güzel elbisesini giymeye özen göstermiştir. Lakin O, özellikle egemen sınıflara özgü gösterişli kıyafetlerden uzak durmuş; böyle hediyeler geldiğinde onları başkalarına armağan edip giymekten kaçınmıştır. (Güngör 2016: 66) Biriktirip istiflememek, dağıtmak ve paylaşmak gibi değer ve tutumlar merkeze konulmuştur. Müslüman toplumlarda, “Üstünlük takvaya göredir” ilkesinden hareket edildiğinden gelir/servet/güç/saygınlık dolayımıyla yaratılan farklılaşmalara karşı giyim kuşam alanında da tavır alınmıştır. Ancak zamanla dinî duyarlılıklar bir kenara bırakılmıştır. Bu konudaki değişimlerin ilk dört halifeden hemen sonra baş gösterdiği, lükse ve gösterişli kıyafetlere ilk yönelenlerin Muaviye ve çevresindeki yöneticiler olduğu bilinmektedir. Emeviler, Abbasiler ve sonraki hanedanlar hilafeti saltanata dönüştürürken, güzel, temiz, sade ve gösterişsiz giyinme anlayışı yerini ipeklere, atlaslara, pahalı ve gösterişli kıyafetlere bırakmıştır. Bu durum, sadece tüketimin miktar ve niteliğinde değil temel anlam ve değerler sisteminde de değişime yol açmıştır. Sınıflar arasındaki ayrımı belirginleştirmek amacıyla giyime, süse, gösterişe ve modaya yönelme, sınıflı toplum modelinin Müslüman toplumlara da sirayet etmiş olduğunun bir göstergesidir.

 

Bu bağlamda, Müslüman halkların kültürel köklerine dönmesini sağlayacak çabalara en az sistem-içi direnişlere olduğu kadar ihtiyaç vardır. İbni Haldun’un da dediği gibi, yenilgi, taklit ve giyim arasında doğrudan bir bağ var ise, yenilenler her daim kendilerini kazananlara benzetmeye çalışıyor ve giyimde, nakil araçlarında, silahta, “Bunların yapılış ve kullanış şekillerinde, daha doğrusu tüm hâllerinde onun gibi olmaya” (2013: 361-362) gayret ediyorlarsa, bugünkü moda örüntülerinin de İslam dünyasının kadim yenilgilerine taklitle çare bulma çabasının bir ürünü olduğunu söyleyebiliriz. Gönüllü asimilasyona işaret eden bu önemli tespite Simmel’inkileri de eklediğimizde konuyu daha bütünlüklü şekilde kavrayabiliriz. “Geçmişle bağların kopması, bugüne odaklanma” modanın her alanda yaygınlaşmasına neden olmuştur. Geleneğe, klasiğe, eşitlikçi duruşa, sosyal adalete dair daha büyük bir sözün ışığında değerlendirilmesi gereken meselelerdir bunlar.

 

KAYNAKÇA

 

Crane, Diana, Laura Bovone (2006) ™Approachestomaterialculture: Thesociology of fashionandclothing∫, Poetics 34 (2006) 319-333.

Erkilet, Alev (2018), Mazlum Doğunun Mağrur Çocukları, 2.b.,İstanbul: Büyüyen Ay Yayınları.

Ertürk, Nilay (2011) ™Moda Kavramı, Moda Kuramları ve Güncel Moda Eğilimi Çalışmaları∫, ART-E(Süleyman Demirel Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dergisi), Mayıs 2011 (07):  2-32,  [Erişim Tarihi: 03.05.2018], http://dergipark.gov.tr/download/article-file/193346.

Fiske, John (2012), Popüler Kültürü Anlamak, Çev. Süleyman İrvan, İstanbul: Parşömen Yayıncılık.

Gençtürk-Hızal, Senem (2003) Bir İletişim Biçimi Olarak Moda: Modus'un Sınırları∫, İletişim Araştırmaları 1(1): 65-86.

Güngör, Haydar (2016) ™Hz. Peygamber (sas) Döneminde Kullanılan Kıyafetler∫, dergİabant (AİBÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi), Güz 2016, Cilt: 4, Sayı: 8, 4: 48-68, [Erişim Tarihi: 05.05.2018], http://dergipark.gov.tr/download/article-file/269182.

İbni Haldun (2013) Mukaddime I, 9.b. , Haz. Süleyman Uludağ, İstanbul: Dergâh Yayınları.

Kottak, ConradPhillip (2014) Antropoloji: İnsan Çeşitliliğinin Önemi, 15. B., Çev. D. Atamtürk, İ. Duyar, O. Özler, U. İçen, Ankara: De Ki Basım Yayım.

Simmel, Georg (1957), ™Fashion,∫ American Journal of Sociology, Vol: LXII, May 1957, No: 6, p. 541-558.

Veblen, Thorstein (1934)Leisure Class, ChapterFour& Seven, Mc Master University Archive forthe History of EconomicThought, [Erişim Tarihi: 11.04.2011]http://socserv2.mcmaster.ca/~econ/ugcm/3ll3/veblen/leisure/chap04.txt

 

Alev ERKİLET – Sosyolog

 

Etiketler:
Merjam

Merjam

  • Editörün Seçimi
  • En Çok Okunanlar

Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio