Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!
O, “dünyanın en etkili 100 kadın fütüristi” arasında sayılan ilk ve tek Türk kadın fütürist… O, printera Türkçe ‘yazıcı’ ismini veren isim annesi… İşi geleceği planlamak, misyonu teknoloji… Bilim kurgu filmlerinin bile ötesinde bir ‘teknolojik insanı’ anlattığı kitabı, kısa sürede 13.000 satış rakamına ulaştı. Herkes geleceği merak ediyor, Ufuk Tarhan “Gelecek tahmin edilemez ancak tasarlanır ve yaşanır” diyor. Zamanın ruhuna uyumdan bahsediyor, GDO’yu ‘bu kadar insanı başka türlü beslemek mümkün değil’ diye savunuyor. 2050 öngörülerini sizin için sorduk.
Fütüristlik nedir? Fütüristler ne yapar? Siz bir “Gelecekçi” olarak gelecekte neler olacak nasıl öngörebiliyorsunuz?
Fütürizm, “Gelecek” anlamına gelen İngilizce “Future” kelimesinden geliyor. Fütürizm, gelecekçilik demek… Fütürizm, gelecekle ilgili bir yaklaşım, bir düşünce platformu. “Gelecek, bütünüyle katlandığımız, katıldığımız değil, önemli ölçüde yapılandırdığımız, yaratabildiğimiz akışkan, değişken bir süreçtir” iddiasını sahiplenmeye çalışan, savunan bir kavram, bakış açısı…
Fütüristler, “Gelecek senaryoları üzerine düşünen ve geleceğe dair uzgörülerde (uzgörü: uzak, uzman, uzlaşmacı) bulunan kişiler, gelecekçiler, gelecek mühendisleri” olarak da tanımlanıyor. Gelecek için bol bol senaryo kurgulamak, hayaller kurmak, olumlu gelecek tasarımı yapmak ve aksiyon halinde olmak “Fütürist” olmanın ön koşulları. Başka bir deyişle; “olmasını istediğimiz yarınlar için çabalamaya, bugünden ‘o istediğimiz yarınlara uygun’ adımlar atmaya” yardımcı olacak çalışmaların toplamı, bir disiplin.
Fütüristler aslında tıpkı tarihçiler gibi, geleceğe ışık tutmaya çalışıyorlar. Nasıl, tarihçiler de geleceğe yararı olsun diye geçmişe doğru bakar ve anlamlar, bilgiler oluşturmaya gayret ederlerse, gelecekçiler yani fütüristler de bunun aynını “geleceğe, ileriye” doğru yapıyorlar…
İşte biz fütüristler, bu doğrultuda donanım ve farkındalık geliştirmek istiyor, gelecek bilgisinin tıpkı tarih bilgisinden yararlanmak gibi kullanılabilir nitelikte bir bilgi, disiplin, araç ve en sonunda okullarda ders olmasını sağlamaya çalışıyoruz. Bu yönde de gelişmeler artık başladı.
‘‘Fütüristlik Türkiye’de Üniversitelerde Ders Olmaya Başladı’’
Fütüristler daha çok kendileri öğreniyor, kendi kendilerini geliştiriyorlar. Çünkü fütürizm henüz yeterli sayıda ve yaygınlıkta akademik ortamda yer almıyor. Türkiye’de sadece ODTÜ’de, benim de hocalık yaptığım bir ders var. Kadir Has Üniversitesi’nde yine bizim Fütüristler Derneği’nin açtığı tasarım ve küratörlüğünü yaptığım Fütürizm Okulu var. Yurtdışında da daha 100 civarında üniversitede ya da bölümde ders açılabilmiş durumda. Çok yakında Düzce Üniversitesi’nde de seçmeli ders olarak müfredata girmek üzere. Üniversite senatosu onayladı. Kitabı da T-İNSAN olacak.
Yani geleceği hala göremiyoruz, ancak tahmin etmeye, bilmeye, olasılıkları senaryolaştırmaya çalışıyoruz ve bu konuda giderek daha net ve uzun menzilli çıkarımlar yapmaya başladık, diyebiliyorum.
Fütüristlerin ilkeleri;
Fütüristler; dünyada World Future Society (www.wfs.org), Türkiye’de de Fütüristler Derneği (www.futurizm.org) olarak örgütlüler. 2013’den bu yana tüm dünyada 01 Mart’ı “Gelecek Günü/Bayramı” olarak kutluyorlar.
Gelecek Tasarımı, Kader ve İrade…
“Geleceğinizi kendi haline bırakamazsınız! Onu başkası değil, kendiniz şekillendirmelisiniz! Ve bunu yapmak zorundasınız! Başarılı, mutlu olmak istiyorsanız başka seçeneğiniz de yok zaten!” İyi de bunu nasıl yapacağız? Ve kader bunun neresinde?
Şimdiye kadar, sanki bir yerde bir gelecek var ve biz onu tahmin etmeye çalışıyor, o tahminlere göre hazırlık yaparsak başarılı, mutlu oluruz gibi düşünüyorduk.
Ya da geçmişe bakıp, yaşanmışlıklardan dersler, modeller, kalıplar, öğretiler çıkararak gelecekte de geçmişi gerçekleştirmeye, yaşamaya çalışıyorduk. “Tarih tekerrürden/tekrardan ibarettir”e sıkı sıkı sarılıyor ve başımıza hep aynı şeylerin geleceğini varsayıyor, kabulleniyorduk. Geleceğe hazırlanmak için sanki elimizde “Tarih”ten “Geçmiş”ten başka araç, bilgi yokmuş, sürekli dikiz aynasına bakarak gidermiş gibi “geçmiş odaklı” ilerlemeye çalışıyorduk.
Oysa fütürist yaklaşımla, T-İnsan’la anlatmaya çalıştığım şu; “Evet, gelecek dediğimiz şeyi henüz bütünüyle bilemiyoruz. Müdahale edemediğimiz olaylara maruz kalıyoruz. Ancak artık bilim, teknoloji ve akıl kullanma yeteneklerimizin geldiği bu seviyelerde geleceğe dair pek çok şeyin nasıl olabileceğini, epeyce de kuvvetli uzgörülerle kestirebilmeye başladık. Gelecek karşısında o kadar da edilgen değiliz, değilmişiz meğer. Bizim de tercihlerimizle etkileyebildiğimiz, yönünü değiştirebildiğimiz şeyler varmış. Aktif, müdahaleci, mücadeleci ve tabii ki bazen kabullenici, hibrid yaklaşan sorgulayıcı bir bakış açısı ile düşünebiliriz, bunun için çalışmalıyız.”
‘‘Yeni Dünyanın Dili: DNA Dizilimi’’
50 yıl sonra artık hayatımızda olmayacak neler var? Bugün kullandığımız hangi ürünler ve teknolojiler 50 yıl sonra olmayacak? Dünya endüstri, “4.0, dijitalleşme, yapay zeka, 3d yazıcılar, 3 boyutlu düşünmek”, bunlardan bahsediyor.
Endüstri 4.0 ya da 4. Sanayi Devrimi düz, tek ya da iki boyutluluğun ötesine geçtiğimizin kısa ifadesi. Sanki sadece sanayii, endüstriyi, üretimi, yeni bir üretim, iş modelini tarif ediyor görünse de aslında altı çok derin ve kısaca “Her türlü canlı ve nesneye birçok, hatta sonsuz açıdan bakabilmeyi, erişebilmeyi, çoğaltabilmeyi, paylaşmayı vb. başardığımız çok boyutluluk çağını” ifade ediyor.
Artık herhangi bir şeyi, örneğin bir insanı, sadece karşısından bakıp, önden görmüyoruz. Artık insanı ve iç organlarını, en ince damarlarını, hatta hücrelerini, DNA dizilimini akıllı, teknolojik araçlarla üstten, yandan, alttan, çaprazdan, istediğimiz her açıdan ve her yerden, her an görüp, inceleyebiliyor, ölçebiliyor, hissedebiliyor, kopyalayabiliyor ve yeniden ya da değiştirerek formüle edebiliyor, üretebiliyoruz.
Ve bunları tabii ki sadece insan için değil, tüm canlılar, yaratıklar ya da cansız nesneler için de yapabiliyoruz. Hatta öncelikle ve daha kolay biçimde cansızlar, eşyalar, ürün ve nesneler için yapabiliyoruz.
Dünya şu anda, nano ve genetik teknolojilerdeki gelişmelerle aşırı hızlı şekilde dijitalleşiyor, robotlaşıyor ve yenilenebilir enerjiye ve yeni bir uzay çağına geçiyor. Tüm bunlar da insanı, insanlığı, dünyayı, yeryüzündeki her şeyi baştan aşağı dönüştürüyor.
Fiziksel ve siber dünya iç içe geçiyor, yaşam “Hibrid” leşiyor, farklı formlar, yaratıklar, yapılar ortaya çıkıyor. Çok boyutluluğu, zamansızlığı, sınırsızlığı, farkında olmadığımız yeteneklerimizi, bilgileri keşfediyor, anlamaya, deneyimlemeye çalışıyoruz.
Hangi Teknolojiler Yükselişte?
‘‘Dijitalleşme Hayati Önem Taşıyor’’
Dijitalleşme dünyanın, ülkelerin yönetimine nasıl yansıyor? Pentagon’a DNS saldırıları düzenlendi. Amerikan seçimlerinin hackerlar tarafından sabote edildiği iddiaları konuşuluyor. İngiltere’de sağlık sistemlerine siber saldırılar düzenlendi. Peki, bu teknolojinin kötü niyetli tarafları ile dünya yönetimleri nasıl başa çıkacak? Dijital değişimin Türkiye’ye yansımaları neler?
Dijital dönüşüm her sektörü, her işi, her mesleği etkiliyor. Biyoloji bile dijitalleşiyor, olay buralarda!.. “Henüz gerek yok, daha erken” diyen yandı! Dijitalleşme herkes, tüm insanlık, ülkeler, bütün iş kolları, alanları ve modelleri için hemen aksiyon alınması, “Acil” kaydı ile anlaşılması gereken bir zorunluluk!
Dünyanın gidişatında aktif rol almak, söz sahibi ve belirleyici olmak isteyenlerin, tabii ki öncelikle de “Bireylerin” en hayati listesi şu aşağıdakilerden ibaret olmalı;
Dijital Strateji
1) Dijitalleşme stratejisini belirlemek,
2) Dijital hizmetlerini oluşturmak, başka bir deyişle yaptıklarını dijitalde de yapabilmek,
3) Dijital operasyonel yetkinliklerini yapılandırmak ve sürekli geliştirmek.
Çeşitli kaynaklarda verilen rakamlar, şu anda, daha dijital çağın başlarında iken bile çarpıcı! Dijitalleşen şirketlerin kaynaklarını arttırmadan %9 büyüme kaydettiği, dijitalleşmeyenlerin ise sektörlerinin %26 gerisinde kaldığı belirtiliyor. Sonuçlar dijitalleşemeyenler için daha üzücü, dijitalleşenler için daha da sevindirici olacak. Tüm bunları ülke, devlet yönetimi boyutuna taşıdığımızda ödev listesi daha da artıyor tabii…
Sonuç olarak, akıllı ve birbirine bağlı şeyler dünyasında (smart, connected world) dijital devrime uyumlanmak için sürdürülebilir gelecek iddiası olan devlet, şirket ve birey aşağıdaki 10 konuda stratejik kararlar, aksiyonlar almak zorunda! Bunların her biri, her boyutta, büyük şoklar yaratacak güçte ve çok ciddiye alınması gereken önem seviyesinde!
Dijital transformasyon çağında, aşağıdaki konuları iş ve yaşamın her boyutunda stratejik öncelikleri olarak belirlemeyen ülkeler, şirketler ve kişiler için gelecek pek de o kadar güzel gelmeyecek…
‘‘Siber Ordular Uzak Değil. Birgün Hükümetten Siber Saldırı Uyarı Gelirse Tüm Cihazlarınızın İnternet Bağlantısını Kesin’’
Ülkelerin dijital siber güvenlik orduları kuruldu mu ya da kurulacak mı?
Henüz değil ancak onu da göreceğimiz günlerin çok uzak olmadığını düşünüyorum.
Doğal olarak dijitalleşmenin ne demek olduğu anlaşılmaya başlandıkça, etkileri yaygınlaştıkça ülkeler, kurumlar ve bireyler “Eğer bir gün bilgilerimize erişemezsek ne olur, ne yaparız, nasıl çalışırız, işimizi nasıl yaparız, sistemi kesintisiz çalıştırmayı nasıl başarırız?..” sorularına çözümler üretmeye, koruma önlemleri almaya yöneliyor… Siz de şu aşağıdakileri bir düşünün, düşünelim bakalım, siber kıyamet kopsa neler olabilir ve kurumsal, kişisel başınıza neler gelebilir?
Teknolojiyi nasıl anlamamız, teknolojik geleceği nasıl yakalamamız gerek?
Tabii ki sürekli bir merakla araştırarak, öğrenerek, gelişip, değişip, geliştirerek, paylaşarak ve çok ama çok çalışarak, özünde de zamanın ruhuna uyum sağlayarak teknolojiyle ya da her şeyle bütünleşebiliriz.
Bu sadece teknolojiyle sınırlı değil, tüm yaşamsal faaliyetlerimizin evrenin akışıyla uyumu için gerekli bir silsile…
‘‘Nakit Para Gidecek Yerine Nano-Para Gelecek’’
Hepimiz geleceğin belirsizliği üzerine kaygı ve endişeler yaşıyoruz. Gelecek endişesi, sürdürülebilir kariyer, iş ve para kazanma kaygısı, bu çağ insanlarının ortak duygusu. Meslekler, iş yapış şekilleri, para, maaş nasıl değişecek? “Paranın olmayacağından” bahsediyorsunuz, peki para yerine nasıl bir ekonomik sistem gelecek? Finansal teknoloji nedir? Geçişi nasıl başaracağız?
Dijitalleşme Çağı, Robot Devrimi ve Yenilenebilir Enerjiye geçiş dünyada bugüne kadar görülmemiş ölçüde büyük değişikliklere neden oluyor, olacak. Tüm maliyet ve fiyatlandırma, alışveriş, ödeme, tahsilat, tasarruf, harcama, ticaret modelleri, ücret politikaları, iş yapış modelleri radikal biçimde değişiyor, değişecek. Fiziksel paradan “CyriptoMoneyKriptoPara” ya geçeceğiz. Mikro-Ödeme çağından, Nano-Ödeme – NanoPara çağına atlayacağız. Müşteriler, abonelere dönüşecek ve ürünün/hizmetin kendisine toplam satın alma maliyetini ödemek yerine yan ve dijital hizmetlere abonman olarak ödenen cent’in kuruşun onda biri gibi küçük, nano ödeme, bir anlamda kiralama, maliyete katılma dönemi başlayacak. Sanayi çağının fabrikatörleri yerini siber ve robotik çağın WEBratör’lerine bırakacak.
Kuşkusuz bunların hepsi de ülke ekonomisini dijitalleşmeye, robotlaşmaya ve yenilenebilir enerji çağına ayak uydurabilirse olumlu, uyduramazsa son derece olumsuz etkileyecek… Ve bu etkiler de pek tabii “Radikal” olacak… İş yapış modelleri hiyerarşik yapılardan holokratik, bütünsel, dairesel yapılara, projelere dönüşecek. Statik, bölümsel, birimsel, kademesel yapılar yerini esnek, akışkan ve değişken, hibrid yapılara terk edecek. Meslek ve unvanların yerini sayısız, yepyeni beceriler alacak. Sabit ücretli çalışanlar azalacak, girişimciler ve kendi kendilerinin patronu olanlar (self employed) çoğalacak.
‘‘Robotlar İş Yapacak, İnsanın İşleri Değişecek’’
Robotlar insanların yerini alacaklar mı? Peki insan işsiz mi kalacak, ne yapacak?
Siber Saldırı Önlemleri
Bunlara karşı alınması gereken temel önlemler;
Evet, robotlar, yapay zekâ, akıllı nesneler, insansılar insanların yerini alacak, çünkü insanlar bunun böyle olmasını istiyor, robotları da insanlar üretiyor.
Bir de “İş”e bakış açısı meselesi var… Eğer iş dediğimiz şeye “Yaşamamız için gereken parayı kazanmamızı sağlayan faaliyetler” tanımı olarak bakarsak olay kitleniyor. Oysa böyle değil de iş dediğimiz şeye “Yaşamamız için yapmamız gereken faaliyetler” şeklinde bakmayı başarabilirsek düğüm çözülüyor. Olay, bambaşka bir hale dönüşüyor. Yani aradan “Para” dediğimiz ve sanki yaşamamız için gereken temel kaynakmış gibi kabullendiğimiz, aslında yine biz insanların yarattığı bir değişim birimi, sistemi olan şeye atfettiğimiz değerin üstünü çizersek olay ilerleyecek…
Kuşkusuz para olgusu ve ona göre kurgulanmış düzenekler, değişim sistemleri, değer birimleri bir anda değişmeyecek. 20-30 yıl alacağını söyleyebiliriz. Ancak gelecekte insanlar “Para için” değil de “Yaşamak için paylaşmanın” esas olduğunu anladıklarında olay bugünkünden çok farklı olacak. Sahip olmak yerine paylaşmak esaslı dünya düzenine geçtiğimizde bugünkünden çok daha fazla ve anlamlı yapılacak işimiz olduğunu fark edeceğiz.
Sonuç olarak işsiz kalmayacağız, aksine çok daha fazla yapacak işimiz olacak ve var zaten… Sadece ona bakış açımızı ve paylaşım sistemlerini değiştireceğiz, değiştirmeliyiz… Daha hümanist bir dünyaya ilerleyeceğiz, ilerleyebilmeliyiz…
Fosil yakıtlar tükeniyor, dünya enerji sorunları konuşuluyor, dünya enerjiyi nasıl bulacak?
Dünya enerjiyi bulmayacak, çünkü dünyada zaten bolca enerji kaynağı var ve hep vardı. Güneş, rüzgâr, su, devinim… Aslında her şey enerji… Bulmakta, fark etmekte olduğumuz şey enerji değil. Bilim ve teknoloji geliştikçe bu enerji kaynaklarından daha verimli ve akıllı biçimde yararlanmanın yollarını bulacağız.
Çeşitli enerji kaynaklarını neredeyse bedava kullanmaya doğru ilerlediğimizde, yenilenebilir enerji kullanımı yaygınlaştıkça, dünya toparlanmaya başlayacak. İnsanlar daha az sorun yaratıp, daha barışçıl yaşamayı başaracak. Bence dünyanın daha akıllı, üretken ve insancıl yaşamasının yolunu aslında yenilenebilir enerji devrimi açacak.
‘‘Topraksız Yetişen Gıdalar Geliyor ’’
Nasıl besleneceğiz? Topraksız tarımdan bahsediyorsunuz. Peki, doğal ve ulaşılabilir gıda ile ilgili neler olacak?
Bu konularda çok yüzeysel, ezbere düşündüğümüzü ve konuştuğumuzu düşünüyorum. Bugün doğal ürünleri koruyalım deyip, GDO’ya karşı körü körüne savaş açanlar resmen saçmalıyor. Bunca kalabalık insanı, dünyayı, klasik tarımla, hayvancılıkla beslemek mümkün mü? Şu anda “Doğal” dediğimiz hemen her şey aslında kimyasal reaksiyonlarla, ürünlerle, fabrikalarda bir sürü işlemden geçerek kutularda, şişelerde satılıyor. Tüm meyve, sebze üretimi suni gübre, vitamin vb. ile işlenen topraklarda yetişiyor.
Hayvanseverlik konusunda mangalda kül bırakmayıp, aşırı et yemekten obezite ile şişmiş insanlığın hali pek saçma doğrusu.
Yani “Doğal” denen şey tarım, hayvancılık devriminden beri sürekli değişiyor, gelişiyor. Topraksız, laboratuvarlarda üretilen gıda (bitkisel ya da hayvansal) maddelerine, bambaşka beslenme alışkanlıklarına hazırlanalım. Onları doğal kabul etmeyi öğrenelim.
Genetiğimize uygun karışımlarla, bugünkünden çok farklı yaklaşımlarla ve maddelerle besleneceğiz, daha doğrusu enerji alacağız “Yeni doğal” onlar olacak, nokta!..
“Ama peynirin kokusu! Ama tarladan sebze toplama!” nostaljisi yapanları, bir ineği sağmaya ya da saban üstünde tarla sürmeye ışınlamak istiyorum.
Aklımız ve hayatlarımız bu teknolojik hıza hazır mı?
Değil. Ama hazırlanacak. Hazırlanmak zorunda. Başka yolu yok! Nedenleri yukarıda.
Sanal gerçeklik, gerçek ile yer değiştirecek mi? “Gerçeği algılamamız” da değişecek mi? Bedenlerimiz dururken beyinlerimiz başka bir dünyada mı yaşayacak? Peki, bu dünyaya hazırlık için ne yapmalıyız?
Teknolojiden bahsettiğimizde ne kadar çok ‘’virtual – sanal’’ diyoruz da kelime kökenini, gerçek anlamını hissetmeden kullanıyoruz…
Virtual, aslında sözlükte; gerçek, asıl, asıl kuvvetli olan demek…
Kelimenin kökeni; güçlü, kudretli olmak ya da stoacıların* dediği gibi ‘’karakterin gücü’’ anlamından geliyor. Ve her erdem bize karakterin gücünü veriyor.
Yani virtual, sanal diye yerden yere vurduğumuz şey aslında erdemli olmak. Yani sanallık gerçek dışılık değil, asıl gerçeğin ta kendisi… Erdemli olmak, yaşamak demek.
Olaya böyle bakmaya, bunu anlamaya başlarsak, hazırlık için ne yapmamız gerektiği sorusu anlamsızlaşıyor…
Beyinler başka bir dünyaya ait olduğunda, insanî değerler, kültürler, motor beceriler, dinler, gönül işleri ne olacak? Aileler şimdi çocuklarının başka bir dünyada yaşadıklarını, teknolojiye bağımlı olduklarını düşünüyor. Bu iş nereye varacak?
Özümüze döneceğiz. Daha basit, yalın ve sakin/sade hayatlar sürecek, sadece yaşamak için yaşayacağız. Her şeyden önce düşünme, beynimizi, bedenimizi ve ruhumuzu kullanma becerilerimiz gelişecek. Rutin, tekrarlanan, otomatik işlerde bizim yerimize robotları, nesneleri çalıştırarak “Varoluş nedenlerimizi” araştırmaya daha anlamlı, verimli zamanlar ayırabileceğiz.
Bilim ve teknolojiyle “Biz kimiz, neyiz ve neden burada, bunları yapıyoruz, ne olacağız?” sorularının nedenlerini bulmak için çalışmaya adanacağız…
Bu işin nereye varacağını bilmiyoruz! Zaten ve aslında tüm bu debelenmemizin sebebi de o! Büyük soru bu; varmak üzere şuursuzca ilerlediğimiz o yer “Neresi”?
Peki genler, hastalıklar ne olacak?
2050’ye kadar insanın tüm parçalarının, hücrelerinin, genomunun sırlarının çözüleceği, yeniden programlanabileceği, gerekirse her bir uzvun, kısmen ya da tamamen formatlanabileceği, yenilerinin üretilebileceği vb. senaryoları giderek daha da kuvvetli olasılıklarla karşımıza çıkıyor.
İnsansı robotların bilişsel kabiliyetlerindeki hızlı yükseliş, her gün daha etkileyici boyutlara çıkıyor.
Ölümsüzlük, eskisi kadar imkânsız olmaktan hızla çıkıyor…
Halen iş dünyası içinde kuşak farklılıkları ve bundan kaynaklanan anlaşmazlıklar görüyoruz. Yeni nesil, varolan kurumsal yapılara girmek yerine “Teknolojik İnsan” olmayı tercih ediyor. Peki, kaç kuşak var; dünyadaki ekonomik, siyasi yönetimleri “Teknolojik İnsanın” yönetmesine?
Çok kuşak var. Ben en son Alfa kuşağında, nesil sıralamayı, ayrıştırmayı bıraktım. Çünkü olay sadece insanların olduğu bir dünya da değil artık. İnsanlarla beraber pek çok akıllı şeyin oyuna katıldığı, bizlere karıştığı, insanlar olmadan da bir sürü şey yaptığı bir sürece girdik. O yüzden kim kaç yaşında, ne yapabilir falan gibi biyolojik özelliklere ve sadece insanlara atfedilecek kategorileştirmelerin ötesine geçtik. Teknolojiyle insan işbirliği ve paylaşımı birbirinin içine girmeye başladı. Bundan sonraki nesillere tek başına ne insan ne de teknoloji demek mümkün olmayacak, “İnsansı” dememiz gerekecek.
Dünyayı organik ya da inorganik “İnsansı”ların yönetmesine 50-60 yıl kaldı diyebiliriz. O zamanlara kadar da T-İnsan’laşarak ilerleyeceğiz. İlerleyebiliriz…
Kitabın geleceği ne olacak? E-kitap beklenen ilgiyi görmedi. Kitaba dokunmak, mürekkep kokusu… Aranan hâlâ kitapla duygusal bağlar kurmak… Teknoloji ve teknolojik insan bu kadar ilerlerken kitabın geleceğin ne olacak?
Yeni teknolojilerle artık bilgiyi daha hızlı şekilde alacağımız için kitaplar da dijitalleşmeden nasibini alacak. Benim de kitabımda kullandığım gibi, QR kodlar içeren, yazının içerisine sığdırılmaya çalışılan dijital dünya, daha da ilerleyerek bilginin beyinlerimize direkt yerleştirileceği teknolojik gelişmelere gidecek. Böylece de insan daha fazla ve daha hızlı bilgi edinen bir canlı olacak. Böylece şimdi bir kitabı bir haftada okuyorsak, uzak olmayan bir gelecekte bu süre çok çok daha kısalacak…
Bu teknolojik gelecek öngörüleri sizin hayatınızı, gelecek planlamanızı nasıl değiştirdi? 15 yıl önce ne planlıyordunuz, bugün geleceğe dair ne planlıyorsunuz ve bugün o gelecek için nasıl hazırlanıyorsunuz?
15 yıl önce, çalıştığım bilgisayar firmasında mühendislik, teknoloji alanı adına çok büyük heyecanlar duyuyordum. Teknolojinin nelere kadir olduğunu algıladıkça aslında “Değişim ve dönüşümlerin altında hep teknolojik gelişmelerin yattığını” anlamıştım. Tam 15 yıl önce Dünya Gazetesi tarafından verilen “Bilişim Sektörünün En Başarılı İş Kadını” ödülünü kazandım.
Çocukluk, ilk gençlik yıllarımdan beri hep bir arayış halim, bitmez sorgulamalarım, deşmelerim, şeylerin arkasındakini keşfetme merakım vardı. Yolumu çizmem, kendimi anlamam kırklı yaşlarımı buldu. İşte o yüzden “Kimse o kadar oyalanmasın, vakit kaybetmesin” diye bir telaşım var. Ne kadar çok enerjiyi gereksiz ve boşa harcadığımı fark ettiğimden beri insanlara çok debelenmeden büyüyebilsinler ve olgunlaşabilsinler diye, enerji verimli ampuller gibi ışıldamanın, “Tasarruflu hayat enerjisi kullanmanın” yollarını göstermeye çalışıyorum. Bundan sonraki planlarım da Fütürist Ufuk Tarhan olarak, “Geleceğin güzel gelmesi” için projeler üretmek…
Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio
3D tasarım ajansı