Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!
Hâlâ zaman varken, henüz lüks sayılmadan; eş, dost, akraba, arkadaş muhabbetlerinin tadını çıkarmalı, çünkü yeni normal “Yalnızlık”, belki de yakın gelecekte en yakın dostumuz bir robot, en önemli eğlence, öğrenme, zaman geçirme aracımız sanal gözlüğümüz olacak.
Dünya nüfusu böyle artarsa; din, dil, ırk, kültür, yaşam biçimleri açısından bu kadar çok çeşitlilik, olanak, dönüşüm ve diğer uçta da özellikle ekolojik, doğal afetler vb. zorluklar, tehditler oluşursa, kaynakların ve düzeneklerin gelişmesi zorunluluk olarak görünüyor. Bu durumda da kalabalıklaşan dünyada yalnız yaşamak, giderek yalnızlık hissetmek kaçınılmaz oluyor…
2018 Ocak ayında tüm dünyada şaşkınlık yaratan bir haber bültenlerde ilk sıraları aldı. İngiltere Başbakanı Theresa May “Yalnızlık Bakanlığı” kurulacağını ilan etti. Spor ve Toplum Bakanı olarak kabinede yer alan Muhafazakâr Parti Milletvekili Tracey Crouch, dünyanın ilk “Yalnızlık Bakanı: Loneliness Minister” olarak tarihe geçti.
Yalnızlık Bakanlığının ilanı sonrasında yapılan açıklamalarda gerekçe olarak gösterilenler;
İngiltere’de yalnızlıktan ötürü acı çeken, bu nedenle yardım edilmesi gereken milyonlarca kişi var. İngiltere Ulusal İstatistik Ofisi verilerine göre, ülkedeki yüzbinlerce yaşlı insan, aylar boyunca hiç kimseyle konuşmadan yaşıyor. Engelli gençlerin % 85’i yalnızlıktan şikâyetçi. Genç yaşta anne olan ve/veya ülkeye mülteci olarak gelenler de yine bu sorunla en çok karşılaşan kesim.
“Yalnızlık”, İngiltere’de 9 milyon kişiyi (53 Milyon nüfusun yaklaşık %17’si) etkiliyor. 2017’de yayımlanan bir raporda yalnızlığın günde 15 adet sigara içmek kadar kötü olduğu belirtilirken Ulusal Sağlık Sistemi (NHS) yöneticilerinden Prof. Jane Cummings, soğuk hava ve yalnızlığın özellikle kış aylarında öldürücü olabileceğine dikkat çekiyor. İngiltere’de 75 yaşından büyük olan nüfusun 2 milyona tekabül eden yaklaşık yarısı yalnız yaşıyor. Çoğu günlerce, hatta bazen haftalarca hiçbir sosyal temas kurmuyor.
Yanı sıra pek çok işin, eğlencenin, alışverişin vb. bilgisayar ve mobil cihazlarla halledilmesi de aslında insanlar arasındaki iletişimi, insan-insana etkileşimi azaltıyor. Bunun gelecekte yalnızlıktan da öte farklı sorunlar da yaratabileceğinden endişe ediliyor. Dolayısı ile olası sıkıntılar için şimdiden önlem alınması gerektiği belirtiliyor.
Özetle; “Sosyal toplumdan uzak kalma biçimi, yaşa ve hareket imkânına göre çok daha kötü durumlara gelebilir. Gelişen, değişen iş ve yaşam koşullarında her yaştan insan kendini yalnız hissedebilir. Henüz yalnızlıktan en çok hangi kesimin etkilendiğini tespit edemedik ancak bu duruma topyekûn bir çare arıyoruz.” deniyor.
Böylece de 21. yüzyıl insanları arasında âdeta bir salgın gibi yayılan “Yalnızlık” konusunun, adına bakanlık kurulacak kadar dikkat çekecek seviyelere yükseldiği fark edildi. Eskiden yaşlılara ve emeklilere has diye düşünülen “Yalnızlık” hâlinin, milenyum gençliğini de yüksek düzeyde etkilediği herkes tarafından konuşulmaya, hakkında araştırmalar yapılmaya başlandı.
GENEL KANAAT: “YALNIZLIK FENADIR!” ÇÜNKÜ;
— Yalnız insanlar ruhen ve bedenen daha erken yaşta ve daha çok hasta olurlar.
— Daha erken yaşta ölürler.
— Sonuç olarak yalnızlık çekenler topluma, çevrelerine ve ülke ekonomisine de maddi-manevi zarar verir, maliyet oluştururlar vb. türünde, yalnızlığın birçok olumsuzluğu sayılıp, dökülmeye başlandı.
İZOLASYONLA YALNIZLIĞI KARIŞTIRMAMAK LAZIM…
Konuya ilişkin henüz çok net bilimsel yayınlar, sonuçlar, raporlar vb. yok.
Sürmekte olan pek çok deney ve araştırma olduğu biliniyor, çünkü “Yalnızlık” konusu çıplak gözle de görülebilecek, algılanabilecek kadar belirginleşiyor. İronik bir şekilde, aslında dünya kalabalıklaşırken insanlar kendilerinin giderek daha yalnız ve izole yaşamlar sürdürdüklerinden yakınıyorlar.
Tabii ki bazıları da tam tersine “Yalnızlığı” savunuyor, iyi bir şey olduğunu anlatmaya çalışıyor. Ancak şöyle hızlı bir şekilde literatür yokladığınızda görüyorsunuz ki “Yalnızlığı” dert olarak ele alanlar, “Zevk” olarak ele alanlardan epey fazla…
Burada belki “Yalnızlığı, izolasyonu” da tanımlamak lazım. Kast edilen ve sıkıntı diye bakılan; “Zorunda kalarak” ve “Kronik olarak fiziksel-yakın etkileşimsizlik” içeren yalnızlık.
Yoksa isteyerek ve bir şeylere odaklanmak için geçici, bilinçli olarak “Yalnız kalmayı tercih etmek” kötü değil, hatta aksine konsantrasyon ve üretkenlik artışı için vb. çok da sağlıklı…
İZOLASYON VE YALNIZLIĞA NEDEN OLAN BAZI FAKTÖRLER
1. Nüfusun sürekli artması.
2. Artan nüfusla birlikte kentleşme oranının yükselmesi, kentlerin kalabalıklaşması.
3. Mimari tasarımların, yerleşkelerin, yüksek binaların izolasyon ve mahremiyeti korumaya odaklı olması.
4. Trafik, hava/ses kirliliği, terör, kriminal hadiselerin, güvenlik sorunlarının çoğalması, iklim değişikliği, küresel ısınma vb. nedenlerle doğal afetlerin dolayısı ile travmatik olayların artması ve insanların evlerinden, kozaarından çıkma isteklerinin azalması ya da zorlaşması.
5. Yaşam süresinin uzaması. Emeklilik sonrası ya da yaşlanınca yalnız ve çoğunlukla da sağlık sorunlarıyla beraber yaşayan insan sayısındaki yükseliş.
6. Sağlıksız beslenme, hareketsizlik, obezite, çirkinleşme, özgüven azalması, hastalıkların çoğalması vb. nedenlerle kendini eve kapatma, dışarıya çıkmama, etkileşime geçmekten kaçınma eğiliminin yükselmesi.
7. Rekabet ve aşırı üretim-tüketim yüzünden para kazanmanın zorlaşması, çalışma koşullarının giderek ağırlaşması. Dolayısı ile ek işlerin, çalışma saatlerinin uzaması, sosyal hayata zaman kalmaması.
8. Teknolojik gelişmeler nedeniyle insan işgücüne talebin azalması, kalifiye insan yetersizliği vb. nedenlerle işsizliğin, boş zamanların artması. Bu zamanları değerlendirecek verimli alanlara dair bilnç, bilgi, ortam, olanak eksikliği.
9. Teknolojik gelişmeler nedeniyle her yerden, her zaman çalışma olanağının artması, iş-özel hayat ayırımının ortadan kalkması. Kalabalıklar ortasında dahi kafalarda sürekli “İşle, para kazanmakla ilgili” düşüncelerin olması.
10. Teknolojik gelişmeler nedeniyle insanların sürekli eğitim almak zorunda kalması. Online ve offline eğitimlere katılması. Başka şeyler yapacak zamanının yetmemesi.
11. Online iletişimin, sosyal medyanın, görüntülü-sesli iletişim olanaklarının, sanal gerçeklik gibi dijital uygulamaların insanlara, kendi kedilerine kalabilecekleri, tek başlarına yapabilecekleri, üstelik duygusal tat da alabilecekleri ve her ilgi alanına hitap eden dijital oyunların vb. çok fazla alternatif, eğlence sunması.
12. İnanların gelir seviyelerinin düşmesi, masraf kalemlerinin artması, yetersizlik, eksiklik hissi ile içe kapanması.
13. İnsanların ülkelerinden ve şehirlerinden eğitim, iş, evlilik, savaş, terör, hastalık, güvenlik vb. nedenlerle göçmesi. Tüm dünyada mobil nüfusun artması. Kök salamaması, çevre yapamaması. Dil, din, kültür farkı nedeniyle yabancı hissetmesi.
14. Çekirdek ailelerin fazlalaşması. Boşanmaların, gey evliliklerinin, internetten eş edinmenin, çöpçatanlık sitelerinin, suni döllenmenin, evlat edinmenin hatta sanal aşkların ve robot evliliklerinin vb. gelişmesi, artması ile aile-insanlar arası bağların zayıflaması.
Pek çok makaleden, araştırmadan çıkarabildiklerimi burada özetlemeye çalıştım. Kuşkusuz yalnızlığın sebepleri, sonuçları daha da çoğaltılabilir.
Ancak çok açık bir faktör var ki o da “Giderek kalabalıklaşmamız yani dünya nüfusunun artması, demografik yapının dönüşmesi” ve “Kentsel yaşama geçmek zorunda kalmamızdan dolayı iş ve sosyal yaşam koşullarımızın değişmesi ile artan yalnızlık konusu” artık üzerinde ciddi ciddi çalışmamamız gereken “Önemli bir durum.”
Yalnızlığın sebeplerini daha iyi anlayabilmek için dünyanın nüfusuna, artış oranlarına, doğan-ölen, kentleşme vb. rakamlarına bir göz atalım.
Bunları anlık ölçen bir site var. Linki; www.worldometers.info/world-population. Siteye bazı demografik bilgiler için sık sık göz atarım. En güncel ve doğru kaynaklardan biridir. Bence siz de ara ara bakın.
Dünya nüfusu artsa da artış oranı sürekli düşüyor…
Bu yazı için araştırma yaptığım an itibari ile (Ağustos 2018) baktığımda, dünyaya 7.645.499.730 kişi sığmaya çalışıyorduk. Ve sayaçtaki rakam her saniye artıyordu.
Sayaca göre dünya nüfusunun yıllık artış oranının en yüksek olduğu yıl %2 ile 1960 olmuş. Ondan sonra sürekli azalmış. Yıllık dünya nüfus artışı oranı 2018’de %1.09’lara düşmüş ki bu rakam 2017’de % 1.12, 2016’da % 1.14 imiş…
Dünyanın 2018 itibari ile yıllık ortalama nüfus artışı ise 83 milyon kişi olarak tahmin ediliyor. Yani kısaca, artış oranı sürekli düşse de dünya nüfusu her yıl neredeyse bir Türkiye kadar daha artıyor!.. Giderek kalabalıklaşıyoruz.
DÜNYA NÜFUS ARTIŞINA DAİR TAHMİNLER, RAKAMLAR
Nüfus artış oranın 2023’te %1’e, 2052’de % 0.5’in, 2076’da ise % 0.25’in altına düşmesi bekleniyor.
2076’da yıllık ortalama 27 milyon kişi artışla toplam dünya nüfusunun 10.7 milyara ulaşacağı tahmin ediliyor.
Aynı kaynaklar, 2100’e geldiğimizde ise yıllık ortalama 10 milyon kişi artışla toplam dünya nüfusunun 11.2 milyara ulaşacağını, nüfus artış oranın da % 0.09’lara gerileyeceğini belirtiyor.
Geçmişe baktığımızda dünya nüfusunun 1959’dan (3 milyar) 1999’a kadar (6 milyar), 40 yılda, %100 artarak ikiye katlandığını görüyoruz. Buradan hareketle uzmanlar artış hızı düştüğü için %50 artışla bir kırk yılı daha hesapladıklarında, dünya nüfusunun 2037’de 9 milyara ulaşabileceğini söylüyorlar.
GERÇEKLEŞEN VE TAHMİN EDİLEN DÜNYA NÜFUSU
İlk kez 1 milyara 1804 yılında ulaşan dünyamızın milyarları devirdiği diğer kilometre taşı yılları;
5 Milyar: 1987, 4 Milyar: 1974, 3 Milyar: 1960, 2 Milyar: 1930, 1 Milyar: 1804
Aşağıdaki 1. tablodan da anlaşıldığı gibi doğum oranı düşse de yaşamın uzaması başta olmak üzere nüfus artışı sürüyor ve sürecek görünüyor. Yalnız bu artış büyük ölçüde Asya ve Afrika’dan kaynaklanıyor ve öyle olmaya da devam edecek.
Aşağıdaki 2. tabloda ise 2018 itibari ile bölgelere göre nüfus sayı ve artış oranları açıkça görünüyor.
DÜNYANIN KENTLEŞME DURUMU
Hâlen dünya nüfusunun %55’i (yaklaşık 4.2 milyar) şehirlerde yaşıyor.
Bu oranın 2050’lerde %70’e (yaklaşık 6.7 milyar) ulaşması bekleniyor. Bu artış hem kırsal kesimden şehirlere göç eden hem de şehirlerde doğanlardan kaynaklanacak.
Dünyadaki şehir nüfusunun 2050’ye kadar yaklaşık 2.5 milyar artacağı tahmin ediliyor.
Bu artışın %90’ı da Afrika ve Asya’da gerçekleşecek. Bunun %35’i de temelde üç ülkeden kaynaklanacak; Çin 255 milyon, Hindistan 416 milyon ve Nijeryan 189 milyon ile bu artışa önemli katkı verecek.
1950’de 751 milyon iken 2018’de 4.2 milyara fırlayan kentleşmede başı, şehirlerde yaşayan insan sayısı nispeten düşük olan Asya çekiyor. Asya dünyanın kentsel nüfusunun % 54’üne ev sahipliği yapıyor ve bunu %13 ile Avrupa ve Afrika izliyor.
2018 itibariyle Kuzey Amerika’da nüfusun % 82’si, Latin Amerika ve Karayipler’de % 81’i, Avrupa’da % 74’ü ve Okyanusya’da % 68’i kentlerde yaşıyor.
Asya’daki kentleşme seviyesi % 50’ye yaklaşırken Afrika çoğunlukla kırsal kesimde yaşıyor. Nüfusunun sadece % 43’ü kentleşmiş durumda.
EN KALABALIK İLK 20 ÜLKE
1 Çin 1,415,897,194
2 Hindistan 1,356,351,181
3 ABD 327,122,666
4 Endonezya 267,228,326
5 Brezilya 211,111,693
6 Pakistan 201,403,733
7 Nijerya 196,653,152
8 Bangladeş 166,630,620
9 Rusya 143,960,862
10 Meksika 131,005,976
11 Japonya 127,139,441
12 Etiyopya 107,936,423
13 Filipinler 106,759,093
14 Mısır 99,658,746
15 Vietnam 96,637,982
16 Kongo 84,422,078
17 Almanya 82,321,027
18 İran 82,142,943
19 Türkiye 82,098,402
20 Tayland 69,205,580
NÜFUS BÜYÜKLÜKLERİNE GÖRE ŞEHİRLER
An itibari ile dünyanın en fazla şehirleşmiş bölgesi %82 ile Kuzey Amerika. Onu Latin Amerika ve Karayipler %81, Avrupa %74 ve Okyanusya %68 ile takip ediyor.
Asya’daki şehirleşme oranı henüz %50’lerde. Afrika’da ise daha da düşük ve nüfusun ancak %43’ü şehirlerde yaşıyor.
Dünyanın en kalabalık 20 şehrini aşağıda görmektesiniz. 2030 itibari ile dünyada 10 milyonu aşkın 43 Mega şehir olması bekleniyor ki şu anda sayıları 30.
DİNLERE GÖRE DÜNYA NÜFUSU:
2,173,180,000 Hıristiyan (dünya nüfusunun %31’i). %50 Katolik, %37 Protestan, % 12 Ortodoks ve %1diğer.
1,598,510,000 Müslüman (dünya nüfusunun % 23’ü). %87-90 Sünni, %10-13 Şii.
1,126,500,000 Dinsizler, herhangi bir dine mensup olmayanlar, ateist, agnostikler (dünya nüfusunun % 16’sı). Amerikalıların %20’si yani beşte biri herhangi bir dine mensup değil.
1,033,080,000 Hindular (15%). Hinduların %94’ü Hindistan’da yaşıyor.
487,540,000 Budistler (7%). Yarısı Çin’de yaşıyor.
405,120,000 Folk Dinler (6%). Etnisiteye, bir bölgeye, kabileye vb. bağlı olarak benimsenen inançlar.
58,110,000 Diğer Dinler (1%). Baha’i inancı, Taoizm, Jainizm, Şintoizm, Sihizm, Tenrikyo, Wicca, Zerdüştlük ve diğerleri.
13,850,000 Yahudiler (0.2%). 4/5’ü iki ülkede yaşıyor; ABD ve İsrail.
Yukarıdaki tabloları inceleyince yalnızlık ve gelecek için şunlar otomatikman açığa çıkıyor;
Dünya nüfusu böyle artarsa; din, dil, ırk, kültür, yaşam biçimleri açısından bu kadar çok çeşitlilik, olanak, dönüşüm ve diğer uçta da özellikle ekolojik, doğal afetler vb. zorluklar, tehditler oluşursa, kaynakların optimizasyonu ve sürdürülebilirlik adına kalabalıklar hâlinde bir arada yaşamamız ve kentleşerek daha organize ve standardize düzeneklerin gelişmesi zorunluluk olarak görünüyor.
Bu durumda da kalabalıklaşan dünyada yalnız yaşamak, giderek yalnızlık hissetmek kaçınılmaz oluyor…
Hâlâ zaman varken, henüz lüks sayılmadan; eş, dost, akraba, arkadaş muhabbetlerinin tadını çıkarmalı, çünkü yeni normal “Yalnızlık”, belki de yakın gelecekte en yakın dostumuz bir robot, en önemli eğlence, öğrenme, zaman geçirme aracımız sanal gözlüğümüz olacak.
Düşünmek, hazırlık yapmak lazım.
Ufuk TARHAN – Fütürist
Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio
3D tasarım ajansı